إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَىٰ وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا ۚ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
İz cealellezıne keferu fi kulubihimül hamiyyete hameyyetel cahiliyyeti fe enzelellahü sekınetehu ala rasulihi ve alel mü’minıne ve elzemehüm kelimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehleha ve kanellahü bi külli şey’in alıma
Kelime
Anlamı
Kökü
إِذْ
o zaman
جَعَلَ
koymuşlardı
الَّذِينَ
kimseler
كَفَرُوا
inkar eden(ler)
فِي
قُلُوبِهِمُ
kalblerine
الْحَمِيَّةَ
öfke ve gayreti
حَمِيَّةَ
öfke ve gayretini
الْجَاهِلِيَّةِ
cahiliyye (çağının)
فَأَنْزَلَ
ve indirdi
اللَّهُ
Allah
سَكِينَتَهُ
huzur ve güvenini
عَلَىٰ
üzerine
رَسُولِهِ
Elçisi
وَعَلَى
ve üzerine
الْمُؤْمِنِينَ
mü’minlere
وَأَلْزَمَهُمْ
ve onları bağladı
كَلِمَةَ
kelimesine
التَّقْوَىٰ
takva
وَكَانُوا
zaten onlar idiler
أَحَقَّ
daha layık
بِهَا
buna
وَأَهْلَهَا
ve ehil
وَكَانَ
ve
اللَّهُ
Allah
بِكُلِّ
her
شَيْءٍ
şeyi
عَلِيمًا
bilendir

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    O sırada, kâfir olanların yüreklerinde coşup kabaran gayret ve kızgınlık, câhiliyet devrine âit bir gayret ve kızgınlıktı; derken Allah, Peygamberine ve inananlara sükûn ve huzur verdi ve onlara, çekinme sözünü gerekli kıldı ve bu, Tanrının birliğini bildiren söze de zâten onlar, daha lâyıktı ve o sözün ehliydi onlar ve Allah, her şeyi bilir.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Hani O Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden Mekkeli’lerin temsilcileri, anlaşma metninin başına besmele ve Muhammed Rasulullah ifadesinin girmemesi için gayret gösterip, veya müslümanları Ka’be’ye sokmamak suretiyle kalplerinde, cahiliyye döneminin gurur ve taasusubunu alevlendirdikleri zaman, Allah peygamberi ve mü’minler üzerine güven, huzur ve kalp sükûneti indirdi de, onlara Allah’a karşı sorumluluk duygusunu gerekli kıldı. Zaten o mü’minler, bu ilahi armağana en çok layık olanlardı ve onu pekala haketmişlerdi. Allah herşeyi bilendir.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    O zaman hakikat bilgisini inkâr edenler, kalplerine hamiyeti (köylülük - cahillik gururu), cehalet tutuculuğunu (yeniye kapalılık) yerleştirmişlerdi... Allâh, Rasûlüne ve iman edenlere sekine inzâl etti ve onları kelime-i takva (lâ ilâhe illAllâh) anlayışında sâbitledi... Onlar bu sözü bizâtihi yaşayarak hak etmiş ve ehil kimselerdi... Allâh her şeyi Aliym’dir.

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    İnkar edenler kalplerine taasubu, o cahiliye taassubunu koyunca Allah da Peygamber’ine ve mü’minlere kendi güvenini indirdi ve onları takva sözüne bağlı kıldı. Onlar da zaten buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, ’öfkeli soy koruyuculuğu’nu (hamiyeti), cahiliyenin ’öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü’minlerin üzerine ’(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde ’kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Hani o kâfir olanlar, kalblerindeki taassuba= cahiliyyet gayretine sarıldıkları sıra; Allah, Rasûlünün ve müminlerin üzerine manevî huzuru indirmişti. Onlara takvâ kelimesini (şehadet ve tevhid sözünü) de ilham etmişti. Onlar da buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi kemal üzre bilendir.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, Câhiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da, Peygamberine ve müminlere huzuru ve güvenini indirmişti; onlara takvâ sözünü aşılamıştı. Zaten onlar buna lâyık kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    Inkar edenler, gonullerindeki cahiliyye caginin asabiyet atesini ateslendirdiklerinde, Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onlarin takva sozunu tutmalarini sagladi. Onlar, bu soze layik ve ehil kimselerdi. Allah her seyi bilmektedir.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Hani o inkâra sapanlar kalblerinde Cahiliyye Devri’nin gurur ve taassubunu alevlendirdikleri zaman Allah, Peygamberi ve mü’minler üzerine güven, huzur ve kalb sükûneti indirdi de onlara takva sözünü gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze daha lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi bilendir.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    O zaman inkârcılar, kalplerine öfke ve gayretin cahiliye çağının öfke ve gayretini koymuşlardı. Allah da Resulü`nün ve inananların üzerine huzur ve güven indirmiş ve onlara Allah`a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştı. Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    İnkar edenler, gönüllerindeki öfke ve bağnazlığı, cahiliyye döneminin fanatizmini ateşlediklerinde, ALLAH elçisinin ve gerçeği onaylayanların üzerine huzurunu indirmiş ve onların erdemlilik sözünü tutmalarını sağlamıştı. Onlar buna tam yaraşan ve hak eden kimselerdi. ALLAH her şeyi bilendir.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilendir.

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    O zaman inkar edenler, kalplerine öfke ve gayretin cahiliyye çağının öfke ve gayretini koymuşlardı. Allah da elçisine ve mü’minlere huzur ve güveni indirdi; onları takva sözüne tutunmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilmektedir.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Hani o küfredenler, kendi kalplerinde, ’öfkeli soy koruyuculuğu’nu (hamiyeti), cahiliyenin ’öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Tanrı, elçisinin ve inançlıların üzerine ’güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları ’takva sözü’ üzerinde ’kararlılıkla ayakta tuttu’. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Tanrı, her şeyi hakkıyla bilendir.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    Hani o küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler, kendi kalplerinde o taassub ve kibri yani cahiliyye taassub ve kibrini koymuşlardı da Allah da hemen güven ve yatışma duygusunu Rasulü’nün ve mü’minlerin üzerine indirdi ve onları takva sözü üzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    O küfredenler kalblerine o taassubu, o cahillik taassubunu yerleşdirdiği sırada idi ki hemen Allah, resulünün ve mü’minlerin üzerine kuvve-i ma’neviyyesini indirdi, onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar da buna çok lâyık ve buna ehil idiler. Allah her şey’i hakkıyle bilendir.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    O zaman, inkâr edenler kalblerine taassubu, câhiliye taassubunu yerleştirmişlerdi; Allah da Resûlünün ve mü`minlerin üzerine (kalblere huzur veren) sükûnetini indirdi ve onları takvâ sözüne (kelime-i şehâdete) bağlı kıldı. Zâten (onlar), buna çok lâyık, buna ehil idiler. Allah ise, herşeyi hakkıyla bilendir.

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    O küfredenler kalblerinde hamiyyeti, cahiliyyet hamiyyetini ateşlendirdiklerinde Allah; sekinetini peygamberine ve mü’minlerin üzerine indirdi. Ve onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar, buna daha layık ve ehil kimselerdi. Allah; her şeyi bilmekte olandır.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Kalplerindeki geleneklerine bağlı, cahiliyyet taassubu ile (peygamberin uyarılarına) karşı çıktıklarında, Allah, elçisine ve inananların kalplerine bir sakinlik (sekine) indirmiş ve onları korunacakları sözlerle donatmıştı. Çünkü, Allah’ın elçisi ve inananlar, Allah’ın bu yardımını hak etmiş ve buna daha layıktılar. Elbette ki Allah her şeyi en iyi bilendir.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Kâfirler hamiyeti, cahiliye taassubunu kalplerine yerleştirince, Allah da Resûl’ünün ve mü’minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve takva sözü onlara elzem oldu (hakettiler). Ve onu (takva sahibi olmayı), en çok onlar hakettiler. Ve ona ehil (lâyık) oldular. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    Zira küfre sapanlar, kalplerine bağnazlığı, (hem de) cahiliye bağnazlığını yerleştirmişlerdi. Allah da (buna karşılık) elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onlara takva sözünü (iman ruhunu) gerekli kıldı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    Hakikati inkara şartlanmış olanlar kalplerinde küstahça bir büyüklük duygusu -cahiliyye ürünü bir duygu- taşırken Allah (da) Elçisi’ne ve müminlere iç huzuru (nimetini) ihsan etmiş ve onlara Allah’a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştır; çünkü onlar bu (ilahi armağana) en çok layık olanlardı ve onu pekala hak etmişlerdi. Ve Allah her şeyi tam bilendir.

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    Hani, inkarda direnenlerin kalbini malum gurur -cahiliyye gurur- doldururken, Allah, Elçisine ve mü`minlere iç huzuru bahşetmiş ve onların sorumlu davranma sözüne sadık kalmalarını sağlamıştı: zira onlar buna fazlasıyla layık ve ehil idiler; ve zaten Allah da her şeyi hakkıyla bilendi.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    O vakit ki, o kâfirler kalblerinde hamiyyeti, hamiyyet-i cahiliyyeyi yerleştirmişler idi. Allah Teâlâ da Peygamberinin üzerine ve mü’minlerin üzerlerine sekîneti indirdi ve onlara takvâ kelimesini ilzam buyurdu. Onlar da buna hakkıyla layık ve bunun ehli bulunuyorlardı. Allah da her şeyi bihakkın bilicidir.

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    O kâfirler kalplerine taassubu, câhiliyet taassubunu yerleştirdikleri zaman Allah, Peygamber’ine ve müminlerin üzerine huzur ve sükûnu indirdi, onları takvâ kelimesi üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna daha lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını kolaylaştırmıştı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah herşeyi hakkıyla bilmektedir.

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    O zaman inkar edenler, kalplerine öfke ve gayretin cahiliyye çağının öfke ve gayretini koymuşlardı. Allah da elçisine ve mü’minlere huzur ve güveni indirdi; onları takva sözüne tutunmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah herşeyi bilmektedir.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    Kâfirlerin kalplerine taassubu, Cahiliye taassup ve tarafgirliğini yerleştirdikleri o sırada, Allah da Resûlüne ve müminlerin gönüllerine huzur ve güven duygusu verdi. Onlara takva kelimesini gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze pek layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkiyle bilir.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    O zaman inkâr edenler, kalblerine öfke ve gayreti, o câhiliyye (çağının) öfke ve gayretini koymuşlardı, Allâh da Elçisine ve mü’minlere huzûr ve güvenini indirdi; onları takvâ kelimesine (sebâta ve ahde vefâya) bağladı. Zeten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allâh, her şeyi bilendir.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Kafir olan kimselerin kalplerinde bir asabiyet meydana getirdi. Allah, Peygamberine ve müminlerin üzerine huzur indirdi ve onları "takva" sözüne bağlı tuttu. Onlar, zaten bunu gerçekleştirmişler ve ona sahip çıkmışlardı. Allah ise her şeyi bilmekteydi.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    Hani o küfretmekte olanlar, kendi kalpleri içinde, ’öfkeli soy koruyuculuğunu’, (hamiyet), cahiliyenin ’öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Allah Rasulünün ve mü’minlerin üzerine ’(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları «takva sözü» üzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    İnkâr edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    While the Unbelievers got up in their hearts heat and cant - the heat and cant of ignorance,- Allah sent down His Tranquillity to his Messenger and to the Believers, and made them stick close to the command of self-restraint; and well were they entitled to it and worthy of it. And Allah has full knowledge of all things.