1. Tâ, Sîn. Bunlar Kur`ân`ın ve (hak ile bâtılı) apaçık beyân eden bir Kitâb`ın âyetleridir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 2. Mü`minler için bir hidâyet ve bir müjdedir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 3. (O mü`minler) o kimselerdir ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar âhirete gerçekten kat`î olarak inanırlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 4. Şübhesiz ki âhirete inanmayanların (kötü) amellerini kendilerine süslü gösterdik; bu yüzden onlar bocalayıp dururlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 5. İşte bunlar öyle kimselerdir ki, azâbın en kötüsü onlarındır. Ve onlar âhirette gerçekten en ziyâde hüsrâna uğrayacak olanlardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 6. (Ey Resûlüm!) Hem hiç şübhesiz ki bu Kur`ân, Hakîm (her işi hikmetli olan), Alîm(herşeyi bilen Allah) tarafından sana ulaştırılıyor. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 7. Hani Mûsâ, ailesine şöyle demişti: “Gerçekten ben, bir ateş gördüm. Gidip size ondan bir haber getireceğim, yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız.”[388] Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 8. Nihâyet oraya gelince (kendisine) şöyle seslenildi: `Ateş (sandığın bu nûrun için)de olan (sen) ve (o nûrun) etrâfında bulunanlar (melâikeler) mübârek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ise (her kusurdan) münezzehtir.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 9. `Ey Mûsâ! Hakikat şu ki, ben Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli) olan Allah`ım!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 10. `Asânı (yere) bırak!` (Mûsâ asâsını bıraktı da) birden onu yılan gibi hareket eder bir hâlde görünce, arkasını dönen bir kimse olarak kaçtı ve geri dönmedi. (Kendisine buyuruldu ki:) `Ey Mûsâ! Korkma; çünki ben (o kimseyim) ki, benim huzûrumda peygamberler korkmaz!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 11. Ancak, kim zulmeder, sonra (bu amelini) kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, o takdirde (bilsin ki) şübhesiz ben, Gafûr (çok bağışlayan)ım, Rahîm (çok merhamet eden)im. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 12. `Hem elini koynuna sok; Fir`avun`a ve kavmine (gönderilen) dokuz mu`cizeden biri olmak üzere kusursuz, bembeyaz (parlayan ve ışık saçan bir el) olarak çıksın! Çünki onlar bir fâsıklar topluluğu oldular!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 13. İşte mu`cizelerimiz onlara (hakikati) açıkça gösterir bir şekilde gelince: `Bu apaçık bir sihirdir` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 14. Kendileri de bunlara (bu mu`cizelerimize) kat`î olarak inandıkları hâlde, zulüm ve kibir yüzünden onları inkâr ettiler. Ama bak, o fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 15. (Habîbim, yâ Muhammed!) And olsun ki (biz) Dâvûd`a ve Süleymân`a bir ilim verdik de: `Bizi mü`min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah`a hamd olsun!` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 16. Süleymân da, Dâvûd`a vâris oldu ve dedi ki: `Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden verildi. Doğrusu bu, gerçekten apaçık lütuftur.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 17. Süleymân`a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; böylece hepsi (bir arada) düzenli olarak sevk ediliyordu. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 18. Nihâyet neml (karınca) vâdisine geldiklerinde, (içlerinde reis olan) bir karınca: `Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin! Süleymân ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesin!` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 19. Bunun üzerine (Süleymân) onun sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti ve dedi ki: `Rabbim! Beni ve ana-babamı ni`metlendirdiğin ni`metine şükretmemi ve râzı olacağın sâlih ameller işlememi bana ilhâm eyle ve rahmetinle beni sâlih kullarının arasına kat!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 20. Ve kuşları teftîş edip, şöyle dedi: `Bana ne oldu da Hüdhüd`ü göremiyorum, yoksa kayıplardan mı oldu?` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 21. `Onu elbette şiddetli bir azâb ile cezâlandıracağım veya onu hakikaten keseceğim yâhut kesinlikle bana (ma`zeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 22. Derken beklemesi çok sürmedi, (Hüdhüd) çıkageldi ve dedi ki: "Ben senin henüz bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Sebe`den doğru ve kesin bir haber getirdim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 23. `Gerçekten ben, onlara (Sebe`lilere) hükümdârlık eden ve kendisine herşeyden(bir nasib) verilmiş ve kendisi için büyük bir taht bulunan (Belkıs adında) bir kadın buldum!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 24. `Onu ve kavmini, Allah`ı bırakıp güneşe secde ediyorlar buldum; hem şeytan onlara amellerini süslemiş de onları (doğru) yoldan men` etmiş; bu yüzden onlar doğru yolu bulamıyorlar.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 25. `(Şeytan böyle vesvese vermiş ki) göklerde ve yerde gizli olanları (ortaya)çıkaran, ne gizlerseniz ve ne açıklarsanız bilen Allah`a secde etmesinler!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 26. `Allah ki, O`ndan başka ilâh yoktur; büyük arşın Rabbidir.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 27. (Süleymân, Hüdhüd`e) dedi ki: `Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın; bakacağız!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 28. `Bu mektûbumu götür de kendilerine bırak; sonra onlardan (biraz öteye) çekil de, ne (netîce)ye varacaklarına bak!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 29. (Mektûbu alan Sebe` Melîkesi:) `Ey ileri gelenler! Doğrusu bana (pek) şerefli bir mektub bırakıldı!` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 30. `Şübhesiz ki o, Süleymân`dandır ve gerçekten o: `Rahmân, Rahîm olan Allah`ın ismiyle` (diye başlamakta)dır.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 31. `(O mektûbda:) `Bana baş kaldırmayın ve bana Müslüman kimseler olarak gelin!`(diye yazıyor.)` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 32. (Melîke devamla) dedi ki: `Ey ileri gelenler! (Bu) işim hakkında bana fetvâ verin!(Ben, sizler yanımda) şâhid olmadıkça (size danışmadan) hiçbir iş (hakkında karâr)ımı kat`îleştirici değilim.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 33. (Onlar:) `Biz güç sâhibleriyiz ve şiddetli savaş ehliyiz; fakat emir senindir; artık bak, ne emredersin!` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 34. (Melîke:) `Şübhesiz hükümdârlar bir şehre girdikleri zaman orayı harâb ederler vehalkının şerefli kimselerini zelîl kılarlar. Evet böyle yaparlar!` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 35. `Doğrusu ben ise, onlara bir hediye gönderen (önce iyilikle mukabele eden), daha sonra o elçilerin ne ile (nasıl bir netîce ile) döneceğine bakan (ve artık ona göre hareket edecek olan) bir kimseyim.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 36. Nihâyet (elçiler hediyelerle) Süleymân`a gelince, (Süleymân) dedi ki: `(Siz) bana mal ile yardım mı edeceksiniz? Hâlbuki Allah`ın bana verdiği (ni`metler), size verdiğinden daha hayırlıdır! Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 37. `(Ey elçi!) Onlara dön; (eğer Müslüman kimseler olarak bana gelmezlerse) artık şübhesiz öyle ordularla onlara geliriz ki, onların buna karşı mukavemetleri yoktur. Ve kendilerini mutlaka zelîl ve küçük düşmüş kimseler olarak oradan çıkarırız.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 38. (Elçiler gittikten sonra müşâvirlerini topladı ve:) `Ey ileri gelenler! (Onlar)Müslüman kimseler olarak bana gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 39. Cinlerden bir ifrît: `(Sen, daha) makamından kalkmadan önce, ben onu sana getiririm; ve hakikaten ben, buna gerçekten gücü yeten, (ve bu hususta) güvenilir biriyimdir` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 40. Yanında kitabdan bir ilim bulunan zât (Âsaf bin Berhıya): `(Senin) göz açıp kapaman (esnâsında, henüz nazarın) sana dönmeden önce, ben onu sana getiririm` dedi.(Süleymân) birden onu (o tahtı) yanına yerleşivermiş olarak görünce: `Bu, Rabbimin bir lütfudur! Tâ ki şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihân ediyor! Hâlbuki kim şükrederse, o takdirde ancak kendisi için şükreder; kim de nankörlük ederse, artık şübhesiz ki Rabbim, Ganî (hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır, Kerîm (çok cömert olan)dır` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 41. (Ve devamla) dedi ki: `Onun tahtını, kendisine tanınmaz bir hâle getirin; bakalım(tanımaya) muvaffak olacak mı, yoksa doğruyu farkedemeyenlerden mi olacak?` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 42. Nihâyet (melîke) gelince (ona): `Senin tahtın böyle miydi?` denildi. (O da:)`Sanki bu, odur! Zâten bize ondan (tahtımın hârika bir sûrette getirilişinden) önce (senin nübüvvetine dâir) bilgi verilmişti ve (biz) Müslüman kimseler olmuştuk` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 43. O`nu, Allah`ı bırakıp yarattıkları içinden taptığı şeyler müslüman olmaktan alıkoymuştu. Çünkü o kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah`a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavimdendi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 44. Ona: `Köşke gir!` denildi. Bunun üzerine (melîke) onu görünce, onu (o köşkün, altından su akıtılan ve üstü billûrla kaplanan zemînini) derin bir su zannetti ve (eteğini)inciklerinden açtı (yukarı çekti). (Süleymân ona:) `Doğrusu bu, billûrdan (yapılmış) şeffafbir köşktür!` dedi. (Melîke:) `Rabbim! Gerçekten ben nefsime zulmetmişim! ArtıkSüleymân`la berâber âlemlerin Rabbi olan Allah`a teslîm oldum!` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 45. (Ey Habîbim!) And olsun ki, Semûd (kavmin)e de: `Allah`a kulluk edin!` diye(kendilerine nasîhat etmesi için) kardeşleri Sâlih`i gönderdik; bir de baktı ki, onlar birbiriyle çekişen iki fırka olmuşlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 46. (Sâlih:) `Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğü acele istiyorsunuz? Allah`dan mağfiret dileseniz olmaz mı? Olur ki size mağfiret olunur.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 47. (Onlar:) `Senin ve berâberinde bulunanların yüzünden uğursuzluğa uğradık` dediler. (Sâlih:) `Sizin uğursuzluğunuz(un sebebi) Allah katındadır (O takdîr etmiştir); hayır, siz imtihâna çekilen bir kavimsiniz` dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 48. O şehirde ise dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde fesad çıkarıyorlardı, ıslâh etmiyorlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 49. (Bunlar,) aralarında Allah`a yemîn ederek (birbirlerine): `Ona ve âilesine muhakkak bir gece baskın yapalım (onları öldürelim); sonra da onun velîsine, âilesinin öldürülüşünde, `Kesinlikle (biz, orada) bulunmadık, hem şübhesiz ki biz doğru (söyleyen)kimseleriz, diyelim` ` dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 50. (Onlar) böyle bir hîle ile tuzak kurdular; hâlbuki (biz de) tuzak(larını netîcesiz bırakmak) ile onlar farkında olmadan hîle(lerini başlarına geçirmekle mukabele) ettik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 51. İşte bak tuzaklarının âkıbeti nasıl oldu; şübhesiz ki biz, onları ve kavimlerini hep berâber helâk ettik! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 52. İşte onların, zulümleri yüzünden çökmüş (ve harâbeye dönmüş) evleri! Şübhe yok ki bunda, bilecek (ve ibret alacak) bir kavim için apaçık bir delil vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 53. Îmân edip (Allah`a karşı gelmekten) sakınmakta olanları ise kurtardık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 54. Lût`u da (peygamber olarak gönderdik). O vakit kavmine şöyle demişti: `Siz görüp durduğunuz hâlde, (hâlâ) bu çirkin işi mi yapıyorsunuz?` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 55. `Gerçekten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır! Siz câhillik eden bir kavimsiniz!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 56. Kavminin cevâbı ise: `Lût`un ehlini şehrinizden çıkarın! Çünki onlar, (bizi beğenmeyip) çok temizlik taslayan insanlardır!` demekten başka bir şey olmadı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 57. Bunun üzerine (biz de) onu ve ehlini kurtardık. Ancak karısı hâriç; onun (inkârısebebiyle) geride kalanlardan olmasını takdîr ettik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 58. Ve üzerlerine (taştan) bir yağmur yağdırdık. Artık o korkutulan (kâfir) kimselerin yağmuru, ne kötü idi! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 59. (Ey Resûlüm!) De ki: `Allah`a hamd olsun; seçtiği kullarına da selâm olsun! Allah mı hayırlıdır, yoksa (O`na) ortak koşmakta oldukları şeyler mi?` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 60. (O putlar mı daha hayırlıdır,) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve gökten size bir su indiren (Rabbiniz) mi? Böylece onun ile, sizin bir ağacını bile (yerden) bitiremeyeceğiniz güzellikte olan (nice) bahçeler yetiştirdik. Allah ile berâber (başka) bir ilâh mı var? Hayır! Onlar (haktan) sapmakta olan bir kavimdir! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 61. (Onlar mı daha hayırlıdır,) yoksa yeryüzünü yerleşmeye elverişli kılan, arasındaırmaklar meydana getiren, onun (arzın sükûneti) için sâbit dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan (Allah) mı? Allah ile berâber (başka) bir ilâh mı var? Hayır! Onların çoğu (hakkı) bilmiyorlar! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 62. (Onlar mı daha hayırlıdır,) yoksa (bir sıkıntısından dolayı) kendisine duâ ettiği zaman darda kalan (bir kulun)a icâbet edip, (ondan) fenâlığı gideren ve sizi yeryüzünün halîfeleri kılan (Allah) mı? Allah ile berâber (başka) bir ilâh mı var? Ne kadar az ibret alıyorsunuz! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 63. (Onlar mı daha hayırlı,) yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rüzgârları rahmetinin (size ihsân ettiği yağmurun) önünde müjdeci olarak gönderen (Allah) mı? Allah ile berâber (başka) bir ilâh mı var? Allah, (onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden çok yücedir! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 64. (O putlar mı daha hayırlıdır,) yoksa (ilk olarak mahlûkatı) yaratmaya başlayan, sonra (o yaratmayı âhirette tekrar) iâde eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran (Allah)mı? Allah ile berâber (başka) bir ilâh mı var? De ki: `Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 65. De ki: `Göklerde ve yerde Allah`dan başka kimse gaybı bilmez.` (Onlar) ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 66. Hayır! Onların âhirete dâir bilgileri pekişmiş (kendilerine ard arda yeterince ma`lûmât verilmiş)tir. Fakat onlar (yine de) ondan şübhe içindedirler. Bil`akis onlar, ondan yana kördürler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 67. Hem inkâr edenler dedi ki: `Biz ve atalarımız, toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi muhakkak (kabirlerimizden) çıkarılacak kimseleriz?` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 68. `Yemîn olsun ki biz de, daha önce atalarımız da bununla (bu diriltilme ile) va`d olunduk; bu evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 69. De ki: `Yeryüzünde dolaşın da o günahkârların âkıbeti nasıl olmuş bakın!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 70. (Habîbim, yâ Muhammed!) Artık onlara karşı üzülme ve (size) tuzak kurmakta olduklarından dolayı sıkıntıda olma! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 71. `Bir de eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, bu va`d (edilen azab) ne zaman?` diyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 72. De ki: `Acele istiyor olduğunuz şeyin (azâbın) bir kısmı, belki size gelmek üzere olabilir!` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 73. Hâlbuki şübhesiz Rabbin, insanlara karşı elbette pek büyük bir lütuf sâhibidir; fakat onların çoğu şükretmezler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 74. Ve muhakkak ki Rabbin, onların sîneleri neyi gizliyor ve neyi açıklıyorsa elbette bilir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 75. Çünki gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitabda (Levh-i Mahfûz`da) bulunmasın! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 76. Şübhesiz ki bu Kur`ân, İsrâîloğullarına, hakkında ihtilâfa düşmekte oldukları şeylerin çoğunu anlatmaktadır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 77. Ve şübhesiz o (Kur`ân), mü`minler için elbette bir hidâyet ve bir rahmettir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 78. Muhakkak ki Rabbin, onların arasında (hak ile) hükmünü verecektir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 79. (Ey Resûlüm!) Öyle ise (sen) Allah`a tevekkül et! Çünki sen, apaçık hak üzerindesin! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 80. Elbette sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönen kimseler olarak kaçtıklarında, o sağırlara da (hakka olan) da`veti(ni) işittiremezsin! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 81. Ve o körleri, (içinde bulundukları) dalâletlerinden (çevirip) hidâyete erdirecek olan sen değilsin! (Sen da`vetini) ancak, âyetlerimize îmân edip de kendileri (ihlâsla) teslîm olan kimselere işittirebilirsin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 82. O (azab) söz(ü) başlarına geldiği (kıyâmet yaklaştığı) zaman ise, onlara yerden bir dâbbe (hareketli bir canlı) çıkarırız; (o,) gerçekten insanların âyetlerimize kat`î olarak inanmıyor olduklarını kendilerine söyler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 83. Hem o gün her ümmet içinden, âyetlerimizi yalanlayanları bir bölük hâlinde toplarız; artık onlar toplu olarak (hesab yerine) sevk edilirler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 84. Nihâyet (oraya) geldikleri zaman (Allah onlara): `Kendilerini ilmen kavramadığınız hâlde, ayetlerimi yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?` buyurur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 85. Ve zulmetmeleri (Allah`ın âyetlerini yalanlamaları) yüzünden o (azab) söz(ü)başlarına gelmiştir; artık onlar konuşamazlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 86. Görmediler mi, gerçekten biz geceyi içinde istirâhat etmeleri için (karanlık), gündüzü ise (çalışmaları için etraflarını) aydınlatıcı yaptık. Şübhesiz ki bunda, îmân edecek bir kavim için nice deliller vardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 87. Ve sûra üfürüldüğü gün, artık Allah`ın diledikleri dışında, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar dehşete kapılır. Ve hepsi boyun eğen kimseler olarak O`na gelirler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 88. Hem dağları görürsün de, onları (yerlerinde) sâbit sanırsın; hâlbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer gider. (Bu,) herşeyi sağlam yapan Allah`ın işidir. Muhakkak ki O, ne yaparsanız hakkıyla haberdârdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 89. Kim iyilikle gelirse, artık ona ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o gün korkudan emîn olan kimselerdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 90. Kim de kötülükle gelirse, bunun üzerine (onlar) yüzleri üstü ateşe atılırlar. (Ve kendilerine:) `Yapmakta olduğunuz şeylerden başkasıyla mı cezâlandırılıyorsunuz?`(denilir). Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 91. (91-92) (Ey Resûlüm! De ki:) `(Ben) ancak, (Allah`ın) haram (ve emîn) kıldığı bu şehrin (Mekke`nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum; herşey ise O`nundur. Ve (ben)Müslümanlardan olmakla, hem (size) Kur`ân okumakla emrolundum.` O hâlde kim hidâyete gelirse, artık ancak kendisi için hidâyete gelmiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde (onlara) de ki: `Ben ancak (Allah`ın azâbını haber vermekle) korkutucu olanlardanım.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 92. (91-92) (Ey Resûlüm! De ki:) `(Ben) ancak, (Allah`ın) haram (ve emîn) kıldığı bu şehrin (Mekke`nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum; herşey ise O`nundur. Ve (ben)Müslümanlardan olmakla, hem (size) Kur`ân okumakla emrolundum.` O hâlde kim hidâyete gelirse, artık ancak kendisi için hidâyete gelmiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde (onlara) de ki: `Ben ancak (Allah`ın azâbını haber vermekle) korkutucu olanlardanım.` Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 93. Ve de ki: `Hamd, Allah`a mahsustur. (O) size âyetlerini yakında gösterecek de onları tanıyacaksınız.` Ve Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster