فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim
Kelime
Anlamı
Kökü
فَأَخَذْنَاهُ
biz de onu yakaladık
وَجُنُودَهُ
ve askerlerini
فَنَبَذْنَاهُمْ
ve onları attık
فِي
الْيَمِّ
denize
وَهُوَ
ve o
مُلِيمٌ
kendi kendini kınıyordu

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    Derken onu ve ordusunu helâk etmiş, onları denize atıvermiştik de o kendisini kınayıp durmadaydı.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Ve biz onu ve askerlerini alarak, hepsini denize atmıştık, o esnada ümitsizlik içerisinde, yaptıklarına pişman olarak, kendini kınıyordu, ama son andaki pişmanlık ve kınamanın faydası olmayacaktı.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    Bunun üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık... O pişmanlıkla kendi kendini yeriyordu!

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize attık ki o (bu sırada kendi kendini) kınamaktaydı.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) ’kınanacak işler yapıyordu.’

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    Sonunda onu ve askerlerini denize attık. O, kendini kınayıp duruyordu.

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    Sonunda onu ve ordularini yakalayip denize attik. O, kinanmayi haketmisti.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    Biz de onu ve ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. O (boğulma esnasında), pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu (ama iş işten geçmişti).

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    Onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Bu sonucu haketmişti.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,), ’kınanacak işler yapıyordu’.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    O, kınanacak işler yaptığı için, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık.

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    Bunun üzerine (biz de) onu ve ordusunu, kendisi kınanacak bir kimse olarak yakalayıp hepsini denize atıverdik.

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Sonra, bizde Firavun’u ve ordusunu yakaladık ve zavallı, acınacak bir halde denizin içine atıp boğduk.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Sonunda onu ve ordularını yakaladık ve böylece onları kınanmış olarak denize attık.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    Bunun üzerine biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O kınanacak işler yapıp durmaktaydı.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık, (bütün bu olup bitenler için) suçlanması gereken, (Firavun’dan başkası değildi,) yalnız o idi (tek suçlu).

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    Derken, Biz de onu ve ordusunu enseledik, hepsini denize döktük: o hala kendi kendisini kınayadursun.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    Artık O’nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu).

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Biz de derhal onu ve ordusunu yakaladık onları denize fırlatıverdik; o (Firavun boğulurken) kendi kendini kınıyordu!..

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) ’kınanacak işler yapıp durmaktaydı’.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    So We took him and his forces, and threw them into the sea; and his was the blame.