وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ ۗ أَلَا يَوْمَ يَأْتِيهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma’dudetil le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye’tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun
Kelime
Anlamı
Kökü
وَلَئِنْ
ve şayet
أَخَّرْنَا
geciktirsek
عَنْهُمُ
onlardan
الْعَذَابَ
azabı
إِلَىٰ
için
أُمَّةٍ
bir süre
مَعْدُودَةٍ
sayılı
لَيَقُولُنَّ
mutlaka derler
مَا
nedir?
يَحْبِسُهُ
onu alıkoyan
أَلَا
haberiniz olsun ki
يَوْمَ
gün
يَأْتِيهِمْ
o geldiği
لَيْسَ
değildir
مَصْرُوفًا
geri çevrilecek
عَنْهُمْ
kendilerinden
وَحَاقَ
ve kuşatır
بِهِمْ
onları
مَا
şey
كَانُوا
oldukları
بِهِ
onu
يَسْتَهْزِئُونَ
alaya alıyor(lar)

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    Onların uğrayacakları azâbı, mukadder bir zamana kadar geciktirirsek, bunun teahhuruna da sebep nedir derler. Bilin ki onlara azâbın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musîbet, onları çepeçevre kuşatır.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, "Onu engelleyip alıkoyan nedir?" diyecekler. Bilin ki, azap onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey, onları çepeçevre kuşatmış olacaktır.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    Andolsun ki, eğer azabı onlardan belirli bir süre ertelesek; kesinlikle: "Onu tutan nedir?" derler... Kesin olarak bilin ki! Onlara geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir! Alay etmekte oldukları şey her yönden onları kuşatmıştır.

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    ’Onu alıkoyan nedir?’ derler. Haberiniz olsun ki, o geldiği gün artık kendilerinden geri çevrilmez ve alaya aldıkları şey onları kuşatmış olur.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Eğer ilerideki belirli bir müddete kadar kendilerinden azabı geciktirirsek, o vakit de muhakkak (alay tarzında) şöyle derler: "- Bu azabın inişini engelliyen nedir?" Bilsinler ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden çevrilecek değildir. O alay ettikleri azab da kendilerini sarmış bulunacaktır.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelersek, elbette, “Onun gelmesini engelleyen nedir?” derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatmış olacaktır.

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    And olsun ki, onlarin azabini sayili bir sureye kadar ertelesek, «Onu alikoyan nedir?» derler. Bilin ki, onlara azap geldigi gun, artik geri cevrilmez; alaya aldiklari sey onlari mahvedecektir.

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak: “Onu engelleyip alıkoyan nedir?” diyecekler. Bilin ki azap onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka "Onu ne alıkoyuyor?" derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka «Onun gelmesini engelleyen nedir?» derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    Onlardan azabı belli bir süre için ertelesek, "Onu tutan nedir?" derler. Doğrusu, onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilemez ve alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    Ve eğer bunlardan bir kısmının göreceği azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da «onu engelleyen nedir ki?» diyecekler. İyi bilin ki, o azap onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış olacaktır.

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Eğer onların azabını belirli bir sürenin sonuna ertelersek, ’Bu azabı bizden alıkoyan nedir?’ derler. Haberleri olsun ki, azabımızla yüzyüze geldiklerinde onu hiç kimse başlarından savamaz, böylece alay konusu ettikleri akıbetin pençesine düşerler.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Andolsun, onlardan azabı sayılı bir ümmete (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    Andolsun, eğer onlardan azabı sayılı bir vakte kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir. Alay etmekte oldukları şey de onları çepeçevre kuşatacaktır.

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir müddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara geleceği gün kendilerinden döndürülecek değildir. Eğlenceye alageldikleri şey (azâb) onları çepçevre kuşatacakdır.

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    Ve and olsun ki onlardan azâbı sayılı bir müddete kadar ertelesek, mutlaka: `Ona (o azâbın gelmesine) mâni` olan nedir?` derler. Dikkat edin! (O azab) onlara geleceği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir ve kendisiyle alay etmekte oldukları (azab), onları kuşatmış olacaktır.

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    Sayılı bir müddete kadar üzerlerinden azabı erteleyecek olsak mutlaka: Bunu alıkoyan da ne? derler. Dikkat edin, o geldiği gün, onlardan asla dönmeyecek, alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Eğer bu inkârlarından sonra (hak ettikleri) azabı belirli bir vakte kadar ertelesek "Bize azap etmekten O nu (Allah’ı) alıkoyan nedir" derler. Onlara azap geldiğinde, onlardan bu azabı savabilecek var mı? Alay ettikleri azap onların üzerine hak olmuştur (mutlaka gelecektir).

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Ve eğer bir ümmete azabı, (onlardan) belli bir süre ertelesek (tehir etsek), mutlaka: "Onu tutan (men eden) nedir?" derler. Onlara azap geldiği gün, onlardan uzaklaştırılacak değil. (Öyle) değil mi? Onunla alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı (ihata etti).

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    Hiç şüphesiz onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, muhakkak "Onu alıkoyan nedir?" derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    Ve ayrıca, onların (hak ettiği) azabı (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakte kadar ertelesek hemen şöyle derler: "Onun (hemen gerçekleşmesini) önleyen ne?" Bilin ki, o Gün (o sözü geçen azap) onların başına geldiği zaman, onu kendilerinden uzak tutacak hiçbir güç olmayacak; ve alay edip durdukları şey onları kuşatıp bunaltacaktır.

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    Ve eğer onların cezasını sayılı bir süreye ertelesek, hemen "Onu tutan mı var?" derler. Bakın, o gün geldiğinde, onu onlardan savuşturacak hiçbir güç olmayacak; dahası, alaya aldıkları gerçek onları çepeçevre kuşatacak.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    Ve andolsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir müddete kadar geri bırakacak olsak elbette diyeceklerdir ki: «Onu men eden nedir?» Haberiniz olsun ki, onlara geleceği gün, kendilerinden bertaraf edilecek değildir ve kendisiyle istihzâda bulundukları şey, onları ihata edecektir.

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    Andolsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: "Onu alıkoyan nedir?" derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Eğer onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek; "O azabı tutan nedir?" derler. İyi bilin ki; azap onlara geldiği gün, onlardan geri çevrilir değildir! Ve alay edip durdukları şey onları kuşatmış olur.

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Eğer onların azabını belirli bir sürenin sonuna ertelersek, ’Bu azabı bizden alıkoyan nedir?’ derler. Haberleri olsun ki, azabımızla yüzyüze geldiklerinde onu hiç kimse başlarından savamaz, böylece alay konusu ettikleri akıbetin pençesine düşerler.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    Şayet biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir zamana kadar ertelersek: "Bu azabı alıkoyan sebep nedir?" derler. İyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    Andolsun onlardan azâbı sayılı bir ümmete (belli bir süreye) ertelesek, "Onu tut(up bize gelmesine engel ol)an nedir?" derler. İyi bilin ki, o (azâb) başlarına geldiği gün, bir daha onlardan geri çevrilmez ve alay ettikleri şey, kendilerini kuşatmış olur.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelersek: -O’nu engelleyen nedir? derler. Dikkat edin. Alay ettikleri şey onlara geldiği gün; onlardan hiç ayrılmaz ve onları çepeçevre içine alır.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelersek, mutlaka: «Onu akılkoyan nedir?» derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    Ve eğer onlardan azabı, belirlenmiş bir süreye kadar ertelesek, mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Onu erteleyen de ne?" Gözünüzü açın, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini sarmış olacaktır.

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    If We delay the penalty for them for a definite term, they are sure to say, "What keeps it back?" Ah! On the day it (actually) reaches them, nothing will turn it away from them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!