Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Kalem” kelimesinden almıştır. “Nûn” sûresi diye de anılır. Sûrede başlıca, Hz.Muhammed’in peygamberliğinin ispatı ve mü’minler ile kâfirlerin akıbetleri konu edilmiştir.
10.
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
11.
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
12.
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
13.
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
14.
(10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni` olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
17.
Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
19.
Fakat onlar, (henüz) uykuda olan kimseler iken, Rabbinden bir dolaşıcı (ateş, geceleyin) orayı (o bahçeyi) sarıverdi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
21.
(21-22) Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: `Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!` diye birbirlerine seslendiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
22.
(21-22) Nihâyet sabaha ulaşan kimseler iken: `Eğer (bahçenizi) devşirecek olanlarsanız, erkenden mahsûlünüzün başına gidin!` diye birbirlerine seslendiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
23.
(23-24) `Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!` diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
24.
(23-24) `Sakın, bugün orada bir fakir yanınıza sokulmasın!` diye kendi aralarında gizli gizli konuşarak hemen gittiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
25.
Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan)mahrûm etmek üzere erkenden gittiler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
27.
(Kendi bahçeleri olduğunu kabûllenince de:) `Hayır! (O fakirler değil, asıl) biz (bu ni`metten) mahrum bırakılmış kimseleriz!` (dediler.)Mealleri KıyaslaSayfada Göster
32.
`Olur ki Rabbimiz, bize onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Şübhesiz biz,(artık) Rabbimize (O`nun rızâsına) yönelenleriz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
39.
Yoksa sizin için: `Neye hüküm verirseniz, mutlaka sizindir!` diye üzerimizdekıyâmet gününe kadar ulaşan yeminler mi var? (Sizin için yemin mi ettik?)Mealleri KıyaslaSayfada Göster
43.
(O gün kâfirlerin, pişmanlıktan) gözleri öne düşmüş bir hâlde, kendilerini bir zillet kaplar. Hâlbuki onlar (dünyada) sıhhatli kimseler iken, (okunan ezanlarla) doğrusu secdeye çağrılıyorlardı (fakat namaz kılmıyorlardı).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
44.
(Ey Resûlüm!) Artık bu sözü (Kur`ân`ı) yalanlayanları bana bırak! Yakında onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş (azâba) yaklaştıracağız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
46.
Yoksa onlardan (tebliğ vazîfesine mukabil) bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında kalan kimseler midir?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
48.
(Ey Habîbim!) O hâlde Rabbinin hükmüne sabret! Ve o balık sâhibi (Yûnus) gibi olma! Hani o, (balığın karnında) kederle dolu olduğu bir hâlde (bize) yalvarmıştı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
49.
Eğer Rabbisinden ona bir ni`met yetişmiş olmasaydı, o kınanmış bir kimse olarak şübhesiz (ağaçsız) bir alana atılacaktı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
51.
Doğrusu inkâr edenler Kur`ân`ı dinlediklerinde, nerede ise seni gözleriyle devireceklerdi ve (hasedlerinden): `Şübhesiz ki o, gerçekten bir mecnundur!` diyorlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster