Abdulbaki GölpınarlıAbdulbaki Gölpınarlı:
İnanan birisine karşı ne bir yakınlık gözetirler, ne bir ahde riâyet ederler ve onlardır haddi aşanların ta kendileri.
Abdullah ParlıyanAbdullah Parlıyan:
Onlar hiçbir mü’min hakkında, ne bir yemin, ne de antlaşma gözetirler. Doğru yoldan çıkıp, çizgiyi aşanlar işte bunlardır.
Adem UğurAdem Uğur:
Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Ahmed HulusiAhmed Hulusi:
Yemin veya koruma sorumluluğu bir iman edene dönük ise, onu uygulamazlar! İşte onlar haddi aşanların ta kendileridir!
Ahmet VarolAhmet Varol:
Bir mü’min hakkında herhangi bir yakınlık bağı veya antlaşma gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Ali BulaçAli Bulaç:
Onlar (hiç) bir mü’mine karşı ne ’akrabalık bağlarını’, ne de ’sözleşme hükümlerini’ gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Ali Fikri YavuzAli Fikri Yavuz:
Bir mümin hakkında ne bir yemîn gözetirler, ne de bir zimmet (sözleşme). İşte bunlar mütecâvizlerdir.
Bayraktar BayraklıBayraktar Bayraklı:
Bir mümine karşı ne and ne de antlaşma gözetirler. İşte saldırganlar onlardır.
Bekir SadakBekir Sadak:
Onlar hicbir muminin yakinlik veya ahdini gozetmezler. Iste asiri gidenler bunlardir.
Celal YıldırımCelal Yıldırım:
Hiç bir mü’min hakkında ne bir hak ve yakınlık, ne de bir sözleşme ve anlaşma vecîbesini gözetirler ve işte bunlar haddi aşanların kendileridir.
Cemal KülünkoğluCemal Külünkoğlu:
Onlar bir mü`min hakkında ne bir yemin ve ne de yükümlülük (antlaşma) gözetirler. İşte onlar saldırganların ta kendileridir.
Diyanet İşleriDiyanet İşleri:
Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Diyanet VakfıDiyanet Vakfı:
Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Edip YükselEdip Yüksel:
Gerçeği onaylamış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Elmalılı Hamdi YazırElmalılı Hamdi Yazır:
Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.
Fizil-al il KuranFizil-al il Kuran:
Onlar bir mümine karşı ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Onlar saldırganların ta kendileridirler.
Gültekin OnanGültekin Onan:
Onlar (hiç) bir inançlıya karşı ne ’akrabalık bağlarını’ ne de ’sözleşme hükümlerini’ gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.
Harun YıldırımHarun Yıldırım:
Onlar hiç bir mü’min hakkında hiç bir yemin ve hiç bir ahid gözetmezler. İşte onlar haddi aşanların ta kendileridir.
Hasan Basri ÇantayHasan Basri Çantay:
Onlar bir mü’min hakkında ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.
Hayrat NeşriyatHayrat Neşriyat:
Bir mü`min hakkında ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirler. İşte onlar gerçekten haddi aşanlardır.
İbn-i Kesirİbn-i Kesir:
Onlar, hiç bir mü’min hakkında bir vecibe veya yemin gözetmezler. İşte onlar, haddi aşanların kendileridir.
İlyas Yorulmazİlyas Yorulmaz:
Onlar, inananlar için ne akrabalık bağını, nede koruma görevini gözetirler. İşte onlar haddi aşan kimselerdir.
İskender Ali Mihrİskender Ali Mihr:
Mü’minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet (ahdden doğan bir hak) gözetmezler. İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler (haddi aşanlar)dır.
Kadri ÇelikKadri Çelik:
Onlar hiç bir mümin hakkında akrabalık veya anlaşma (hürmetini) gözetmezler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Muhammed EsedMuhammed Esed:
inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte böyleleridir.
Mustafa İslamoğluMustafa İslamoğlu:
Bir mü`min için ne bağlayıcı bir yükümlülük, ne de anlaşma ve yakınlıktan doğan bir sorumluluk gözetiyorlar. İşte böyleleri, haddi aşanların ta kendisidirler.
Ömer Nasuhi BilmenÖmer Nasuhi Bilmen:
(Onlar) Bir mü’min hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.
Ömer ÖngütÖmer Öngüt:
Onlar bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler ne de bir andlaşma gözetirler. Çünkü onlar saldırganların tâ kendileridir.
Sadık TürkmenSadık Türkmen:
Bir mümin hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Seyyid KutubSeyyid Kutub:
Onlar bir mümine karşı ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Onlar saldırganların ta kendileridirler.
Suat YıldırımSuat Yıldırım:
Müminler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiçbir şey gözetmezler. Bunlar öyle saldırgan kimselerdir!
Süleyman AteşSüleyman Ateş:
Bir mü’mine karşı ne and, ne de andlaşma gözetmezler. İşte saldırganlar onlardır.
Şaban PirişŞaban Piriş:
Onlar, bir mümin hakkında akrabalık da antlaşma da gözetmezler. İşte onlar taşkınlık edenlerdir.
Tefhim-ul Kur'anTefhim-ul Kur'an:
Onlar (hiç) bir mü’mine karşı ne ’akrabalık bağlarını’, ne de ’sözleşme hükümlerini’ gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Yaşar Nuri ÖztürkYaşar Nuri Öztürk:
Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Yusuf Ali (İngilizce)Yusuf Ali (İngilizce):
In a Believer they respect not the ties either of kinship or of covenant! It is they who have transgressed all bounds.