وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
Ve enna kunna nak’udu minha meka’ıde lissem’ı femen yestemi’ıl’ane yecid lehu şihahaben resaden.
Kelime
Anlamı
Kökü
وَأَنَّا
ve elbette biz
كُنَّا
idik
نَقْعُدُ
oturur
مِنْهَا
onun
مَقَاعِدَ
oturma yerlerinde
لِلسَّمْعِ
dinlemeğe mahsus
فَمَنْ
artık kim
يَسْتَمِعِ
dinlemek istese
الْانَ
şimdi
يَجِدْ
bulur
لَهُ
kendisini
شِهَابًا
bir ışın
رَصَدًا
gözetleyen

  • Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı:
    Ve gerçekten de biz, orada, bir söz duymak için bâzı yerlere otururduk, fakat şimdi kim, dinlemeye kalkışsa kendisini gözetliyen bir şihap buluyor.

  • Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan:
    Gerçekten de biz semadan bir söz duymak için bazı yerlere otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalkışsa kendisini bekleyen bir alevle karşılaşır.

  • Adem Uğur Adem Uğur:
    Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.

  • Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi:
    "Biz anlamak için ondan mekân edinip oturuyorduk. Şimdi ise kim dinlese kendisi için gözetleyen tahrip edici ışın bulur!"

  • Ahmet Varol Ahmet Varol:
    Oysa biz (daha önce, gayb haberlerini) dinlemek için orada bazı oturacak yerlere otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olursa kendisini izleyen parlak bir ateş(i karşısında) buluyor.

  • Ali Bulaç Ali Bulaç:
    "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."

  • Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz:
    Halbuki biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı (bekçilerden boş) yerlerine otururduk; fakat şimdi, kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir şihap (yakıcı bir yıldız) buluyor.

  • Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı:
    “Halbuki biz, göğü dinleyebileceğimiz yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev hüzmesi buluyor.”

  • Bekir Sadak Bekir Sadak:
    «Dogrusu biz, gogun dinleyebilecegimiz bir yerinde otururduk; ama simdi kim dinleyecek olsa, kendisini gozleyen bir ates buluyor.»

  • Celal Yıldırım Celal Yıldırım:
    Ve biz doğrusu orada dinlemeye uygun oturulacak yerlerde oturduk. Ama şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir şihab bulur.

  • Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu:
    “Oysa biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı yerlerine otururduk. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.”

  • Diyanet İşleri Diyanet İşleri:
    "Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur."

  • Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı:
    Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.

  • Edip Yüksel Edip Yüksel:
    "Biz orada casusluk için otururduk. Ancak şimdi her kim dinlemek isterse kendisini gözleyen bir ateş topu bulur."

  • Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır:
    «Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.»

  • Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran:
    Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.

  • Gültekin Onan Gültekin Onan:
    Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, hemen kendisini izleyen bir şihab bulur."

  • Harun Yıldırım Harun Yıldırım:
    "Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, gözetleyen alevli bir ateş bulur."

  • Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay:
    «Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba’zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor».

  • Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat:
    `Hâlbuki şübhesiz biz, (peygamberin gönderilmesinden önce) ondan oturulacak yerlerde (semâvât ehlini) dinlemek için otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalksa,(karşısında) kendisini (helâk etmek üzere) gözetleyen bir alev buluyor!`

  • İbn-i Kesir İbn-i Kesir:
    Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.

  • İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz:
    Gökyüzünü dinlemek için en yüksek tepelere oturmuştuk. Sonra kim göğü dinlemişse, o an onu takip eden ateş parçaları (kayan meteorlar) bulmuştur.

  • İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr:
    Ve gerçekten biz, (meleklerin sözlerini) dinlemek için orada oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, onu gözleyen (izleyen) bir şihap (ateş şulesi) bulur.

  • Kadri Çelik Kadri Çelik:
    "Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun (göklerin) oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir akanyıldız bulur."

  • Muhammed Esed Muhammed Esed:
    halbuki onu(n gizlediği her sırrı) dinleyebileceğimiz (uygun) yerlere kurulmuştuk ve şimdi (veya başka zaman) onu dinlemeye çalışan herkes (aynı şekilde) kendisini bekleyen bir alev ile karşılaşacaktır!

  • Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu:
    halbuki vaktiyle biz onun uygun yerlerinde (haber) dinlemek için otururduk; ne var ki şimdi (bizden) her kim dinlemeye kalksa, derhal karşısında hedefe kilitli bir ateş topu buluyor.

  • Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen:
    «Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir gözetici şihap buluyor.»

  • Ömer Öngüt Ömer Öngüt:
    "Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir alev bulunuyor. "

  • Sadık Türkmen Sadık Türkmen:
    Oysa, biz onun dinlemeye mahsus yerlerinde otururduk. Ancak, şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyip izleyen bir alev bulur.

  • Seyyid Kutub Seyyid Kutub:
    Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.

  • Suat Yıldırım Suat Yıldırım:
    "Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.

  • Süleyman Ateş Süleyman Ateş:
    Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur (gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur.

  • Şaban Piriş Şaban Piriş:
    Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir alev yakalıyor.

  • Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an:
    «Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.

  • Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk:
    "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."

  • Yusuf Ali (İngilizce) Yusuf Ali (İngilizce):
    ´We used, indeed, to sit there in (hidden) stations, to (steal) a hearing; but any who listen now will find a flaming fire watching him in ambush.