Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir. Adını, 67-73. âyetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır. Sûre, İslâm hukukunun ana konularıyla ilgili pek çok hüküm içermektedir.
3.
Onlar ki, gayba inanırlar, namazı hakkıyla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
4.
Yine onlar ki, sana indirilene (Kur`ân`a) ve senden önce indirilenlere (diğer kitablara) inanırlar. Onlar, âhirete de kat`î olarak îmân ederler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
7.
Allah, onların kalblerine ve kulaklarına (küfürlerindeki inadları yüzünden) mühür vurmuştur. Gözlerinin üzerinde ise bir perde bulunur. Ve onlar için (pek) büyük bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
8.
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, kendileri inanan kimseler olmadıkları hâlde: `Allah`a ve âhiret gününe îmân ettik` derler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
10.
Kalblerinde bir hastalık (nifak) vardır, Allah da hastalıklarını artırmıştır. Ve (îmanları hakkında) yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için (pek) elemli bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
13.
Onlara: `İnsanların (mü`minlerin) îmân ettiği gibi îmân edin!` denildiği zaman ise: `Biz, sefihlerin (beyinsizlerin) îmân ettiği gibi mi inanıyoruz?` derler. Dikkat edin! Muhakkak ki sefih olanlar ancak onlardır, fakat bilmiyorlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
14.
Ve îmân edenlerle karşılaştıkları zaman: `(Biz de) îmân ettik!` derler. Şeytanlarıyla(reisleriyle) baş başa kaldıkları zaman ise: `Gerçekten biz sizinle berâberiz; biz (onlarla)ancak alay edicileriz!` derler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
16.
İşte onlar, hidâyete karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değillerdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
17.
Onların (o münâfıkların) misâli, (karanlıkta) ateş yakan kimsenin hâli gibidir. Derken (o ateş) etrâfını aydınlatınca, Allah onların nûrunu giderdi ve onları karanlıklar içinde görmez bir hâlde bıraktı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
19.
Veya (onların misâli) gökten boşanan, (ve) kendisinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan bir yağmur(a tutulan kimselerin hâli) gibidir. Yıldırımlardan dolayı, ölümkorkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfirleri (ilim ve kudretiyle)çepeçevre kuşatıcıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
20.
O şimşek, nerede ise gözlerini(n nûrunu) kapıp alıverecek! Ne zaman onlara aydınlık verse, onda (onun ışığında) yürürler; onlara karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde)dikilip kalırlar. Hâlbuki Allah dileseydi, elbette onların işitmelerini ve görmelerini giderirdi. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
22.
(O,) sizin (ikamet ve istirâhatiniz) için yeri bir döşek, göğü ise (üstünüze) bir tavan yapandır. Ve gökten bir su indirip, onunla size rızık olmak üzere mahsûller çıkarandır. Öyle ise siz (bu hakikati) biliyor olduğunuz hâlde Allah`a ortaklar koşmayın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
23.
Ve eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur`ân)dan şübhe içindeyseniz, haydi onun benzerinden bir sûre getirin; eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, Allah`dan başka şâhidlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
24.
Buna rağmen yapamazsanız, ki aslâ yapamayacaksınız, öyle ise o ateşten sakının ki, yakıtı insanlarla taşlardır; (ve) kâfirler için hazırlanmıştır!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
25.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Îmân edip sâlih ameller işleyenlere, şübhesiz kendileri için altlarından ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele! (Onlar) ne zaman rızık olarak oradan, herhangi bir meyveden rızıklandırılsalar: `Bu, daha önce rızıklandırıldığımız şeydir` derler. Çünki bu (Cennet ni`metleri), kendilerine (dünyadaki rızıklarıyla) birbirine benzer şekilde verilir. Onlar için orada tertemiz zevceler de vardır ve onlar, orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
26.
Şübhesiz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hattâküçüklük ve kıymetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misâl getirmekten çekinmez.Ama îmân edenler, bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu hemen bilirler. İnkâr edenleregelince: `Şimdi Allah, misâl olarak bununla neyi murâd etti?` derler. (Allah,) onunla birçok kimseyi dalâlete atar, birçok kimseyi de hidâyete erdirir. Fakat onunla ancak fâsıkları dalâletedüşürür.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
27.
O kimseler (o fâsıklardır) ki, Allah`ın ahdini (O`na verdikleri sözü) kat`iyen kabûlünden sonra bozarlar, Allah`ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabâlar ve mü`minler arasındaki irtibâtı) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
28.
(Ey kâfirler!) Allah`ı nasıl inkâr ediyorsunuz ki, (siz) ölüler idiniz de, size (O) hayat verdi. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi (tekrar) diriltecek, sonra da ancak O`na döndürüleceksiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
29.
Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğü (yaratmayı) kasdedip onları yedi (kat) semâ olarak tanzîm eden O`dur. Ve O, herşeyi hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
30.
(Ey Habîbim!) Bir zaman Rabbin, meleklere: `Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı)bir halîfe kılacak olanım` buyurmuştu; (melekler:) `Orada fesad çıkaracak ve orada kanlar dökecek bir kimse mi kılacaksın? Hâlbuki biz, hamdin ile (seni) tesbîh ediyoruz ve seni takdîs ediyoruz` dediler. (Rabbin de onlara:) `Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
31.
Ve Âdem`e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere arzederek: `Eğer(iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi şunların isimlerini bana bildirin!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
32.
(Melekler) dediler ki: `Seni (her türlü noksanlıktan) tenzîh ederiz; senin bize öğrettiklerinden başka bizim için bir ilim yoktur. Şübhe yok ki Alîm (herşeyi bilen), Hakîm(her işi hikmetli olan) ancak sensin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
33.
(Allah:) `Ey Âdem! Onların isimlerini kendilerine (meleklere) bildir!` buyurdu. Bunun üzerine (Âdem) onların isimlerini kendilerine bildirince (Allah): `Size demedim mi? Göklerin ve yerin gaybını (size gizli olan sırlarını) şübhesiz ben bilirim! Ve (siz) neyi açıklarsanız ve (içinizde) neyi gizlerseniz, (ben) bilirim!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
34.
O vakit meleklere: `Âdem`e secde edin!` demiştik; (cinlerden olan) İblis hâriç, hemen secde ettiler. (O) dayattı ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
35.
Hem demiştik: `Ey Âdem! Sen zevcen (Havvâ) ile Cennete yerleş; dilediğiniz yerde ondan bol bol yiyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, sonra zâlimlerden olursunuz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
36.
Derken şeytan onları(n ayaklarını) oradan kaydırdı da içinde bulundukları şeyden (o ni`metten) onları çıkardı. Bunun üzerine (biz onlara) şöyle dedik: `(Ey Âdem, Havvâ ve Şeytan!) Birbirinize düşman olarak inin! Artık sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
37.
Nihâyet Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı (ve onlarla yalvardı, tevbe etti), bunun üzerine (Rabbi) tevbesini kabûl etti. Çünki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (merhameti bol olan) ancak O`dur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
38.
Biz onlara şöyle dedik: `Hepiniz oradan inin. Benden size bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayet yoluma girerse onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
40.
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni`met(ler)imi hatırlayın; (îmân edeceğinize dâir)bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, (ben de Cennete girmeniz husûsunda) size verdiğim sözü yerine getireyim ve artık yalnızca benden korkun!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
41.
Berâberinizde olanı (Tevrât`ı) tasdîk edici olarak indirdiğime (Kur`ân`a) da îmân edin ve onu inkâr eden(ler)in ilki siz olmayın! Ve âyetlerimi, (karşılığında ne alsanız) az(düşecek) bir fiyata satmayın ve artık yalnızca benden sakının!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
44.
Siz Kitâbı okuyor olduğunuz hâlde, insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? Hiç akıl erdirmez misiniz?Mealleri KıyaslaSayfada Göster
45.
O halde sabır ve namaz ile (Allah`dan) yardım isteyin! Hâlbuki şübhesiz o,(Allah`a) gönülden bağlı olanlardan başkasına elbette ağır gelir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
46.
Onlar ki, gerçekten kendilerinin Rablerine kavuşacak kimseler olduklarını ve gerçekten kendilerinin ancak O`na dönecek kimseler olduklarını sezerler (kat`î olarak îmân ederler).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
47.
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni`met(ler)imi ve gerçekten benim sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
48.
Ve öyle bir günden sakının ki, (o gün) kimse, kimse nâmına bir şey ödemez, ondan(Allah`ın izni olmadıkça) bir şefâat de kabûl edilmez, ondan bir fidye de alınmaz ve onlar yardım (da) olunmazlar!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
49.
Hem bir zaman sizi Fir`avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne(evlâd acısına) ma`ruz bırakıyorlar, (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda (size revâ görülen bu zulümlerde), Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
51.
Yine bir vakit Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik; sonra onun (Tûr`a gitmesinin)ardından siz zâlim kimseler olarak buzağıyı (ilâh) edindiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
54.
O vakit Mûsâ, kavmine: `Ey kavmim! Şübhe yok ki siz, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; öyle ise yaratanınıza tevbe edip, nefislerinizi öldürün! Bu (hâliniz), yaratanınızın katında sizin için daha hayırlıdır` dedi. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabûl etti. Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (çok merhametli olan) ancak O`dur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
55.
Bir zaman da: `Ey Mûsâ! (Biz) Allah`ı açıkça görmedikçe aslâ sana îmân etmeyeceğiz!` demiştiniz de, siz (olup bitene hayretle) bakadururken sizi yıldırım yakalayıvermişti.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
57.
Hem (Tih çölünde) üzerinizi bulutlarla gölgeledik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Ve:) `Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!` (dedik). Artık (onlar) bize zulmetmediler; fakat (aslında) kendilerine zulmediyorlardı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
58.
Yine bir zaman (size) şöyle demiştik: `Şu şehre (Kudüs`e) girin de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin; (ama) kapıdan secde eden kimseler olarak girin ve `حِطَّةٌ (Yâ Rab! Bizi affet!)` deyin ki, size hatâlarınızı bağışlayalım!` Çünki (biz,) iyilik edenle re (mükâfâtla rı nı daha da)artıracağız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
59.
Fakat o zulmedenler, (alay ederek o sözü) kendilerine söylenenden başka bir sözle(buğday ma`nâsındaki `hınta` ile) değiştirdiler (biz) de isyân etmekte olduklarından dolayı zulmedenlerin üzerine gökten kötü bir azab indirdik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
60.
Ve bir zaman Mûsâ (Tih çölünde) kavmi için su istemişti de (ona): `Asânla taşa vur!` dedik. Bunun üzerine (taşa vurunca) ondan on iki pınar fışkırdı. Doğrusu her kabîle (su)içeceği yeri bildi. (Onlara şöyle dedik:) `Allah`ın (size lûtfettiği) rızkından yiyin, için; fakat fesad çıkarıcılar olarak yeryüzünde bozgun culuk yapmayın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
61.
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: `Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!` (Mûsâ da onlara:) `O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır` dedi. Böylece üzerlerine zillet ve meskenet (yoksulluk dam gası) vuruldu ve Allah`dan (gelen) bir gazaba uğradılar. Bu, şübhesiz onların, Allah`ın âyetl e ri ni inkâr ediyor ve haksız yere (haksızlıklarını bile bile)peygamberleri öldürüyor olmaları sebe biyledir. (Bütün) bu(nlar), isyân etmeleri ve haddi aşmakta olduklarından dolayıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
62.
Şübhesiz ki (zâhiren) îmân edenler, yahudi olanlar, hristiyanlar ve sâbiîler yok mu, (onlardan) kim Allah`a ve âhiret gününe (hakikaten) îmân edip sâlih bir amel işlerse, artık onların, Rableri katında mükâfâtları vardır; onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
63.
Ve bir zaman sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr (dağın)ı da üzerinize (hemen yıkılacak bir vaziyette) kaldırmıştık. `Size verdiğimiz (Kitâb)ı kuvvetle tutun ve içinde bulunanları (amel ederek) hatırlayın ki, (günahlardan) sakınasınız!` (buyurmuştuk).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
64.
Sonra bunun ardından yüz çevirdiniz. Fakat üzerinize Allah`ın ihsânı ve rahmeti(tevbelerinizi kabûl etmesi) olmasaydı, mutlaka zarara uğrayanlardan olurdunuz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
66.
Böylece bunu (bu hâdiseyi) önündekilere ve arkasındakilere (o zamanda bulunanlara ve ardından geleceklere) ibret verici bir cezâ, takvâ sâhiblerine ise bir nasîhat kıldık.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
67.
Yine bir zaman Mûsâ, kavmine: `Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kesmenizi emrediyor!` demişti. (Onlar:) `Bizi alaya mı alıyorsun?` dediler. (Mûsâ:) `(Ben)öyle câhillerden olmaktan Allah`a sığınırım!` dedi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
68.
(Onlar:) `Bizim için Rabbine duâ et, onun ne olduğunu bize iyice açıklasın!` dediler.(Mûsâ) şöyle dedi: `Muhakkak ki O (Rabbim) buyuruyor ki: `Doğrusu o, ne yaşlı ne de genç, bu (ikisi)nin arası (orta yaşta) bir sığırdır.` Artık ne emrolunuyorsanız, yapın!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
69.
(Onlar bu def`a:) `Bizim için Rabbine duâ et, onun renginin ne olduğunu (da) bize açıklasın!` dediler. (Mûsâ) şöyle dedi: `Şübhesiz O (Rabbim) buyuruyor ki: `Doğrusu o, rengi sapsarı, bakanların hoşuna giden bir sığırdır.` `Mealleri KıyaslaSayfada Göster
70.
(Onlar tekrar şöyle) dediler: `Bizim için Rabbine duâ et, onun ne olduğunu bize iyice açıklasın! Çünki bize göre sığırlar birbirine benzer geldi. Bununla berâber eğer Allah dilerse, şübhesiz biz elbette doğruyu bulan kimseler (olur)uz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
71.
(Mûsâ şöyle) dedi: `Şübhesiz O (Rabbim) buyuruyor ki: Doğrusu o, ne yeri sürmek üzere boyunduruğa vurulan, ne de (su taşıyarak) ekin sular bir sığırdır. Kusursuzdur, onda bir alaca yoktur.` (Onlar:) `İşte şimdi gerçeği getirdin!` dediler. Bunun üzerine onu (bulup)kestiler, fakat nerede ise (bunu) yapmayacaklardı.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
72.
Hem hani bir zaman siz, bir kimseyi öldürmüştünüz de, onun (katili) hakkında birbirinizle münâkaşa etmiştiniz. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu hakkıyla ortaya çıkarıcıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
73.
Bunun üzerine: `(Boğazladığınız sığırın) bir parçasıyla ona (o ölüye) vurun!`demiştik. Allah, ölüleri işte böyle diriltir ve akıl erdiresiniz diye size âyetlerini gösterir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
74.
Sonra bunun ardından kalbleriniz katılaştı; artık onlar taş gibi veya daha katıdırlar. Hâlbuki doğrusu o taşlardan öylesi vardır ki, ondan nehirler fışkırır; elbette onlardan öylesi de vardır ki, yarılır da ondan su çıkar. Hem onlardan şübhesiz öylesi de vardır ki, Allah korkusundan düşüp yuvarlanır! Allah ise, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
75.
(Ey mü`minler! Onların) size inanacaklarını mı ümîd ediyorsunuz? Hâlbuki gerçekten onlardan bir fırka vardı ki, Allah`ın kelâmını işitirler, sonra onu anlamalarının ardından, kendileri bile bile onu tahrîf eder (değiştirir)lerdi.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
76.
Îmân edenlerle karşılaştıkları zaman: `(Biz de) îmân ettik!` derler. Birbirleriyle baş başa kalınca da (reisleri onlara): `Allah`ın size (Tevrât`ta) açıkladığı (Muhammed`in sıfatları)nı, Rabbinizin huzûrunda size karşı onunla delil getirsinler diye mi onlara (o mü`minlere) anlatıyorsunuz? Hiç akıl erdirmez misiniz?` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
78.
Onlardan ümmî olanlar da vardır ki, Kitâb`ı (Tevrât`ı) bilmezler; ancak (reislerinden duydukları) boş temennîler(i bilirler) ve onlar ancak zanda bulunurlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
79.
Artık vay o kimselerin hâline ki, kitâbı elleriyle yazarlar da, sonra onu az bir fiyata satabilmek için: `Bu, Allah tarafındandır!` derler. İşte ellerinin yazdıkları yüzünden onların vay hâline! Kazanmakta olduklarından dolayı da vay onlara!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
80.
Hem: `Sayılı birkaç günden başka bize ateş aslâ dokunmayacaktır!` dediler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: `(Buna dâir) Allah katından bir söz mü aldınız, ki Allah sözünden aslâ dönmez, yoksa Allah`a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
81.
Hayır! Kim bir kötülük yapar ve günâhı kendisini kuşatır (da kâfir olarak ölür)se, işte onlar Cehennem ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
82.
Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, işte onlar Cennet ehlidirler. Onlar (da)orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
83.
Yine bir vakit İsrâiloğullarından: `Allah`dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabâya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin!` diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesnâ, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zâten siz yüz çevirici kimselersiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
84.
Bir zaman da: `Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız!` diye sağlam sözünüzü almıştık, sonra (bunu açıkça) kabûl ettiniz. Ve siz(buna) şâhidlik etmektesiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
85.
(Bütün bunlardan) sonra, siz öyle kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyor ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esir olarak gelirlerse fidyelerini veri(p onları kurtarı)yorsunuz; hâlbuki o, (onların, yurtlarından) çıkarılmaları size haram kılınmıştı.Yoksa Kitâb`ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık içinizden böyle yapanın cezâsı, dünya hayâtında rezîl olmaktan başka bir şey değildir! Kıyâmet gününde ise(onlar) azâbın en şiddetlisine uğratılırlar! Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
86.
İşte onlar, âhiret karşılığında dünya hayâtını satın alanlardır. Bu yüzden onlardan azab hafifletilmez ve onlar (o gün) yardım olunmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
87.
And olsun ki, Mûsâ`ya Kitâb`ı (Tevrât`ı) verdik ve ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu Îsâ`ya da mu`cizeler verdik ve Rûhü`l-Kudüs(Cebrâîl) ile ona kuvvet verdik. Buna rağmen, ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şeyi size getirdi ise, büyüklük taslamadınız mı? Bu yüzden bir kısmını yalanladınız, (Zekeriyyâ ve Yahyâ`ya yaptığınız gibi) bir kısmını da öldürüyordunuz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
88.
Hem (Peygambere:) `Kalblerimiz perdelidir! (Dediklerini anlamıyoruz)` dediler. Hayır! İnkâr etmeleri sebebiyle Allah onlara lâ`net etmiştir (rahmetinden uzaklaştırmıştır); bu yüzden pek az inanırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
89.
Hem onlara Allah tarafından, yanlarında bulunanı (Tevrât`ı) tasdîk edici bir Kitab(Kur`ân) gelince, ki daha önce (o gönderilecek peygamberi vesîle yaparak) inkâr edenlere karşı zafer istiyorlardı; işte (bu kadar iyi) tanıdıkları (o peygamber) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bu yüzden, Allah`ın lâ`neti o kâfirler üzerinedir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
90.
Allah`ın, kullarından dilediğine ihsânından (Kitab) indirmesine (hasedle) isyân ederek, Allah`ın indirdiğini (Kur`ân`ı) inkâr etmekle, mukabilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Bu yüzden gazab üstüne gazaba uğradılar. İşte kâfirler için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
91.
Hem onlara: `Allah`ın indirdiğine îmân edin!` denildiği zaman: `(Biz sâdece) bize indirilene (Tevrât`a) îmân ederiz!` deyip, onun arkasındakini (Kur`ân`ı) inkâr ederler; hâlbuki o, yanlarında olanı tasdîk edici hak (bir Kitab)dır. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: `Eğer mü`min kimseler idiyseniz, o hâlde daha önce Allah`ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
92.
And olsun ki, Mûsâ size apaçık mu`cizelerle gelmişti; sonra onun (Tûr dağına gitmesinin) ardından, siz zâlim kimseler olarak buzağıyı (ilâh) edindiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
93.
Hani sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr`u da üzerinize kaldırmıştık. (Şöyle demiştik:)`Size verdiğimizi (Tevrât`ı) kuvvetle tutun ve (emrettiklerimizi) dinleyin!` (Onlar ise:)`İşittik ve isyân ettik!` dediler de inkârları sebebiyle kalblerine buzağı (sevgisi) içirildi, (o muhabbet, âdetâ iliklerine işledi). (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: `Eğer mü`min kimseler iseniz, inancınızın size kendisiyle emretmekte olduğu şey ne kötüdür!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
94.
De ki: `Eğer âhiret yurdu (Cennet) Allah katında başka insanlara değil de, sâdece size âid ise, (ve bu iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi ölümü temennî edin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
95.
Hâlbuki ellerinin işlediği (günahlar) yüzünden, onu ebedî olarak aslâ temennî etmeyeceklerdir. Allah ise, zâlimleri hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
96.
And olsun ki, onları hayâta karşı insanların, hattâ şirk koşanların en hırslısı bulursun! Her biri bin sene yaşatılmayı arzu eder. Hâlbuki (çok) yaşatılması, onu azabdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, ne yaparlarsa hakkıyla görendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
97.
(97-98)De ki: “Cebrâil`e düşman olanlar bilsinler ki, Cebrâil Kur`ân`ı senin gönlüne Allah`ın izniyle indirdi. Kur`ân,kendinden önce gelen kitapları doğrulayıcı, müminler için rehber ve müjdedir.” Kim Allah`a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîl`e ve Mîkâil`e düşman olursa, bilsin ki Allah da inkârcıların düşmanıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
98.
Kim Allah`a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîl`e ve Mîkâîl`e düşman ise, şübhesiz Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
100.
Nitekim ne zaman söz vererek bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir kısmı onu bozmadı mı? Hayır! Onların çoğu îmân etmezler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
101.
Hem onlara, Allah tarafından yanlarında olanı (Tevrât`ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir tâife, sanki kendileri bilmiyorlarmış gibi, Allah`ın kitâbını sırtlarının gerisine attılar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
102.
Ve şeytanların, Süleymân`ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi` oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta`lîm ederek) ve Bâbil`deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût`a indirilen şeyleri öğre terek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): `Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!` deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ikisinden, koca ile karısının arasını kendisiyle ayı racakları şeyleri öğreni yorlardı. Hâlbuki onlar, Allah`ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdi. Böylece kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Şânım hakkı için, (yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin âhirette hiçbir nasîbi olmadığını bilmişlerdi. Mukābilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! Hâlbuki (o iki melek): `Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!` deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ikisinden, koca ile karısının arasını kendisiyle ayı racakları şeyleri öğreni yorlardı. Hâlbuki onlar, Allah`ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdi. Böylece kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı.Şânım hakkı için, (yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin âhirette hiçbir nasîbi olmadığını bilmişlerdi. Mukābilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
103.
Hem gerçekten onlar îmân edip (günahlardan) sakınmış olsalardı, Allah tarafından(verilecek) bir sevab elbette daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
104.
Ey îmân edenler! (Peygambere) رَاعِناَ demeyin,اُنْظُرْناَ deyin ve onu iyi) dinleyin! Kâfir¬ler için ise (pek) elemli bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
105.
Ne ehl-i kitabdan inkâr edenler, ne de müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Ve Allah, pek büyük ihsan sâhibidir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
106.
(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
107.
(Hem) bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü şübhesiz ki ancak Allah`ındır! Ve sizin için Allah`dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
108.
Yoksa (siz de) daha önce Mûsâ`ya sorulduğu gibi, (itâat etmek yerine)peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim îmânı küfürle değiştirirse, o takdirde gerçekten (dosdoğru) yol ortasında sapıtmış olur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
109.
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
110.
Namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin! Hem kendiniz için hayır (ve hasenât) dan ne takdîm eder (hazırlar)sanız, Allah katında onu bulursunuz. Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
111.
(Ehl-i kitab:) `Yahudi veya hristiyan olandan başkası aslâ Cennete giremeyecek!` dediler. Bu onların boş temennîleridir. De ki: `Eğer (iddiâ nızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
112.
Hayır! Kim (güzel bir niyet ve ihlâsla) iyilik eden bir kimse olarak kendini Allah`a teslîm ederse, artık onun, Rabbi katında mükâfâtı vardır; hem onlara bir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
113.
Ve yahudiler: `Hristiyanlar (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir` dediler. Hristiyanlar da: `Yahudiler (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir` dediler. Hâlbuki onlar(kendilerine indirilen) kitâbı okuyorlar. (Kitab ehli olmayan ve bir şey) bilmeyenler de böyle onların sözlerinin benzerini söylediler. Artık hakkında ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda, kıyâmet günü aralarında Allah hüküm verecektir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
114.
Hem Allah`ın mescidlerini ki, içlerinde O`nun isminin zikredilmesini men` eden ve oraların harâb olması için çalışandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar ki, kendilerinin oralara, ancak korkan kimseler olarak girmeleri gerekirdi. Onlar için dünyada bir rezillik, yine onlar için âhirette (de pek) büyük bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
115.
Doğu da, batı da (her yer) Allah`ındır; o hâlde nerede (yüzünüzü kıbleye)dönerseniz, artık orada Allah`ın râzı olduğu cihet vardır. Şübhesiz ki Allah, Vâsi` (rahmeti geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
116.
Hem, `Allah çocuk edindi` dediler. (Hâşâ!) O, (bundan) münezzehtir. Bil`akis,göklerde ve yerde ne varsa O`nundur. Herşey O`na itâat edicidir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
117.
(O,) göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır. Ve bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece `Ol!` der, (o da) hemen oluverir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
118.
Bilmeyenler ise: `Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu`cize gelmeli değil miydi?` dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat`î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
119.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhe yok ki biz seni, hak (dîn) ile, bir müjdeleyici ve(aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik; ve (sen) Cehennem ehlinden suâl olunmayacaksın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
120.
Ama dinlerine tâbi` olmadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden aslâ hoşnûd olmayacaklardır. (Onlara) de ki: `Şübhesiz ki Allah`ın hidâyeti (olan İslâm), hidâyetin ta kendisidir!` Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah`(dan gelecek azâb)a karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
121.
Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, tilâvetinin (okunmasının)hakkını vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb`a) îmân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
122.
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni`met(ler)imi ve şübhesiz benim sizi (bir zamanlar) âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
123.
Hem öyle bir günden sakının ki, (o gün) kimse, kimse nâmına bir şey ödemez, ondan bir kurtuluş bedeli kabûl edilmez, hem ona (Allah izin vermedikçe) şefâat fayda vermez, onlara yardım da edilmez!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
124.
Ve bir zaman Rabbi, İbrâhîm`i birtakım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihân etmiş, bunun üzerine (o) onları tamâmen yerine getirmişti. (Rabbi de ona:) `Doğrusu ben seni insanlara imam (her hususta kendisine tâbi` olunan rehber) yapıcıyım` buyurdu.(İbrâhîm ise:) `Neslimden de (imamlar yap)!` dedi. (Rabbi de:) `Verdiğim söz (senin neslinden de olsa, aslâ) zâlimlere ulaşmaz!` buyurdu.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
125.
O vakit Kâ`be`yi de insanlar için bir sevab (kazanma) yeri ve emniyetli bir mahal kıldık. Öyle ise (siz de) İbrâhîm`in makamından bir namazgâh edinin. İbrâhîm ve İsmâîl`e de: `Tavâf edenler, i`tikâfta olanlar, rükû` (ve) secde edenler (namaz kılanlar) için beytimi temiz tutun!` diye emrettik.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
126.
O vakit İbrâhîm de: `Rabbim! Burasını emniyetli bir belde kıl ve halkını, içlerinden Allah`a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!` demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: `İnkâr edene de (ni`met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında)faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
127.
Ve bir zaman İbrâhîm, İsmâîl ile berâber Beyt`in (Kâ`be`nin) temellerini yükseltiyordu. (Ve şöyle duâ ediyorlardı:) `Rabbimiz! (Yaptığımızı) bizden kabûl buyur! Şübhe yok ki Semî` (her duâyı işiten), Alîm (herşeyi bilen) ancak sensin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
128.
`Rabbimiz! Bizi, sana teslîm olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslîm olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (râzı olacağın hac, kurban gibi) kulluk usûllerimizi göster ve tevbelerimizi kabûl buyur! Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (merhameti bol olan) ancak sensin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
129.
`Rabbimiz! Onlara (neslimize) de içlerinden bir peygamber gönder ki, kendilerine senin âyetlerini okusun ve kendilerine Kitâb`ı ve hikmeti (Kitabdaki hükümleri) öğretsin ve onları (günahlardan) temizlesin! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
130.
O hâlde kendini bilmeyenden başka, kim İbrâhîm`in dîninden yüz çevirir? And olsun ki (biz,) onu dünyada (peygamber olarak) seçtik. Doğrusu o, elbet âhirette de sâlih kimselerdendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
131.
Bir zaman Rabbi ona: `(İhlâs ve îmân ile emirlerime) teslîm ol!` buyurduğunda, (o da:) `Âlemlerin Rabbine teslîm oldum` demişti.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
132.
Ve İbrâhîm bunu oğullarına vasiyet etti, Ya`kub da. (O böylece dedi ki:) `Ey oğullarım! Şübhesiz ki Allah, sizin için bu dîni seçti; öyleyse siz ancak (Allah`a) teslîm olmuş kimseler olarak can verin!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
133.
Yoksa siz Ya`kub`a ölüm geldiği zaman yanında mı idiniz? O zaman oğullarına:`Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz?` demişti. (Oğulları da:) `Senin İlâhın ve ataların İbrâhîm, İsmâîl ve İshâk`ın İlâhı olan tek bir İlâha (Allah`a) ibâdet edeceğiz. Zaten biz, O`nateslîm olan kimseleriz!` dediler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
134.
Bunlar gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir. (Onların) kazandıkları kendilerine,(sizin) kazandıklarınız da sizedir. Ve (siz) onların yapmakta olduklarından suâl olunmayacaksınız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
135.
(Onlar:) `Yahudi veya hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!` dediler. (Ey Resûlüm!) De ki: `Hayır! (Biz) Hanîf (hakka yönelmiş) olan İbrâhîm`in dînine (tâbi` oluruz). Çünki (o, sizin gibi) müşriklerden değildi.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
136.
`(Biz) Allah`a, bize indirilene, İbrâhîm`e, İsmâîl`e, İshâk`a, Ya`kub`a ve (onun)torunlar(ın)a indirilenlere, Mûsâ`ya ve Îsâ`ya verilenlere ve Rableri tarafından (diğer)peygamberlere verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (Allah`ın birer peygamberi olmaları cihetiyle) ayırım yapmayız. Çünki biz, O`na teslîm olan kimseleriz` deyin!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
137.
İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâyete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana yeter! Çünki O, Semî`(herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
138.
(Ve deyin ki:) `Allah`ın boyası (ki biz onunla boyandık, dînine girdik). (Böyle)boya cihetiyle Allah`dan daha güzel kim olabilir? Biz ise, ancak O`na kulluk eden kimseleriz!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
139.
De ki: `O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu hâlde, Allah(`ın bizden bir peygamber göndermesi) hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Hâlbuki bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Çünki biz, O`na karşı samîmî olan kimseleriz.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
140.
Yoksa (siz) gerçekten İbrâhîm`in, İsmâîl`in, İshâk`ın, Ya`kub`un ve (onun)torunlar(ın)ın yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: `Siz mi daha iyi bilensiniz, yoksa Allah mı?` Hâlbuki kendi yanındaki, Allah`dan (gelen) şâhidliği (bildiği bir şeyi) gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah ise, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
141.
Bunlar gerçekten gelip geçmiş bir ümmettir. (Onların) kazandıkları kendilerine,(sizin) kazandıklarınız da sizedir. Ve (siz) onların yapmakta olduklarından suâl olunmayacaksınız!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
142.
İnsanlardan bir kısım sefihler: `Onları (o Müslümanları) üzerinde bulundukları(yöneldikleri) kıblelerinden çeviren nedir?` diyecekler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: `Doğu da batı da (her yer) Allah`ındır.` (O,) dilediği kimseyi (hikmetine binâen, kendi lütfundan)dosdoğru bir yola hidâyet eder.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
143.
İşte böylece sizi mu`tedil (a dâletli ve dengeli) bir ümmet kıldık ki, insanların üzerine(hesab gününde u mum peygamberler lehine) şâhidler olasınız, pey gamber de sizin üzerinize şâhid olsun! Hem daha önce üzerinde bulunduğunu (kendisine yöneldiğin Kâ`be`yi) ancak, peygambere tâbi` olanları, ökçeleri üze rinde geri ye (küfre) dönecek olanlardan ayıralım diye kıble yaptık. Çünki şübhesiz (bu,) Allah`ın hidâyet ettiği kimselerden başkasına elbette ağırdır. Allah, îmâ nınızı (Mescid-i Ak sâ` ya doğru kıldığınız namazları) zâyi` edecek değildir. Şüb¬hesiz ki Allah, insanlara karşı elbet te Raûf (çok şefkatli olan)dır, Rahîm (çok merhametli o¬lan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
144.
(Ey habîbim!) Yüzünün göğe çevrilip durduğunu muhakkak görüyoruz. Artık seni, hoşnûd olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz; bundan sonra yüzünü Mescid-i Harâm tarafına (Kâ`be`ye) çevir! (Ey mü`minler!) O hâlde (siz de) nerede olsanız, artık (namazda)yüzünüzü onun tarafına çevirin! Hem doğrusu o kendilerine kitab verilenler, şübhesiz bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu gerçekten biliyorlar. Allah ise, (onların) yapmakta olduklarından gafil değildir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
145.
And olsun ki, eğer (sen) kendilerine kitab verilmiş olanlara her ne delil getirsen,(yine de) senin kıblene tâbi` olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi` (olacak) değilsin. Onların bazısı da (diğer) bazıların kıblesine tâbi` değildir(ler). Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle)gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şübhesiz sen o takdirde, mutlaka zâlimlerden olursun!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
146.
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şübhesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten hakkı gizlerler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
148.
Hem herkes için (her ümmetin) kendisinin ona yönelici olduğu bir yön (bir kıble) vardır. O hâlde hayırlı işlerde yarışın! Nerede olursanız olun, Allah sizi hep birlikte (huzûruna) getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
149.
Ve nereden (yolculuğa) çıksan, artık (namazda) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına (Kâ`beye) çevir! Hiç şübhesiz ki bu, Rabbinden (gelen) haktır. Hâlbuki Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
150.
Evet, nereden (yolculuğa) çıksan, bundan sonra (namaz kılarken) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve (Ey mü`minler! Siz de) nerede olsanız, artık (namazda) yüzlerinizi onun tarafına çevirin ki, içlerinden zulmedenlerin dışında, insanlar (bilhassa yahudi ve müşrikler) için aleyhinize bir delîl olmasın! Artık onlardan korkmayın; öyleyse (ancak) benden korkun ki üzerinize olan ni`metimi tamamlayayım! Hem tâ ki doğru yolu bulasınız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
152.
Öyle ise beni (ibâdetle) zikredin ki, (ben de) sizi (rahmetimle) yâd edeyim; ve bana şükredin fakat bana nankörlük etmeyin!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
155.
Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsûllerden bir noksanlık ile imtihân edeceğiz. (Ey Resûlüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
156.
Onlar ki, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: `Muhakkak ki biz, Allah`a âidiz ve muhakkak ki biz, ancak O`na dönücüleriz!` derler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
158.
Muhakkak ki Safâ ile Merve, Allah`ın (hac ve umre ibâdeti için ta`yîn ettiği)şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Bu yüzden Kâ`be`yi hacceden veya umre yapan kimsenin, artık o ikisini tavâf etmesinde (ikisi arasında sa`y ederek, yürümesinde) üzerine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak (fazladan) bir hayır işlerse, o takdirde şübhesiz ki Allah, Şâkir (bütün iyiliklerinize fazlasıyla mükâfât veren)dir, Alîm (yaptığınız herşeyi bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
159.
Şübhe yok ki onu insanlara Kitab`da (Tevrât`da) beyân etmemizden sonra,(Muhammed`in sıfatları ve recm âyeti gibi) indirdiğimiz apaçık delilleri ve hidâyeti gizleyenler yok mu, işte onlar ki Allah kendilerine lâ`net eder, (bütün) lâ`net edenler de onlara lâ`net okur!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
160.
Ancak tevbe edip (hâllerini) düzeltenler ve (gizlediklerini) açıklayanlar müstesnâ; işte onlar var ya, onların tevbelerini kabûl ederim. Çünki ben, Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden)im, Rahîm (merhameti bol olan)ım.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
161.
Şübhesiz inkâr edip kendileri kâfir kimseler olarak ölenler(e gelince), işte onlar yok mu, Allah`ın, meleklerin ve bütün insanların lâ`neti ancak onların üzerinedir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
162.
Orada (Cehennemde) ebedî olarak kalıcıdırlar! Onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara (özür dilemeleri üzere) mühlet verilir!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
163.
İlâhınız (olan Allah) ise, tek bir İlâhdır. O`ndan başka ilâh yoktur; (O,) Rahmân(bütün mahlûkata rahmet eden)dir, Rahîm (mü`minlere çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
164.
Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde), insanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden gemilerde, Allah`ın gökten bir su indirip de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve orada her hareketli canlıyı yaymasında, rüzgârların yönlendirilmesinde ve gökle yer arasında (emre)boyun eğdirilmiş bulutlarda akıl erdirecek bir topluluk için (Allah`ın varlığına ve birliğine)kat`î deliller vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
165.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah`ı bırakıp birtakım putları ilâh edinir, onları Allah`ı sever gibi severler. Fakat îmân edenler, Allah`a olan sevgi(leri) cihetiyle daha kuvvetlidir. Eğer zulmedenler, (kıyâmette) azâbı görecekleri zaman (anlayacakları gibi), şübhesiz kuvvetin tamâmen Allah`a âid olduğunu ve gerçekten Allah`ın, pek şiddetli azab sâhibi olduğunu (dünyada da) gör(üp bil)selerdi (putları ilâh edinmezlerdi).Mealleri KıyaslaSayfada Göster
166.
O zaman o tâbi` olunanlar, azâbı görerek (kendilerine) tâbi` olanlardan uzaklaşmışlar ve aralarındaki bağlar kopmuştur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
167.
(O zaman) tâbi` olanlar şöyle derler: `Keşke gerçekten bizim için (dünyaya) bir daha (dönüş) olsaydı da, onların (bugün) bizden uzaklaştıkları gibi (biz de) onlardan uzaklaşsaydık!` Böylece Allah, onlara bütün amellerini, kendi üzerlerinde (yığılmış) acı pişmanlıklar hâlinde gösterecektir! Onlar, o ateşten çıkacak kimseler de değildirler!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
168.
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanlardan helâl ve temiz olanları(nı) yiyin ve şeytanın adımlarına tâbi` olmayın! Çünki o, size apaçık bir düşmandır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
170.
Hâlbuki onlara (o müşriklere): `Allah`ın indirdiğine tâbi` olun!` denildiği zaman: `Hayır! (Biz) atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey(ler)e tâbi` oluruz!` dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdirmeyen ve doğru yolu bulmayan kimseler idiyseler! (Yine de onlara mı tâbi` olacaklar?)Mealleri KıyaslaSayfada Göster
171.
İnkâr edenler (ile onları îmâna da`vet eden)in misâli, çağırma ve bağırmadan başka bir şey duymayan (ve anlamayan hayvanlarla, on)lara haykıran (çoban)ın hâli gibidir.(Onlar) sağırdır (hakkı işitmezler), dilsizdir (hakkı söylemezler), kördür (hakikati görmezler), bu yüzden onlar akıl erdiremezler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
172.
Ey îmân edenler! Sizi rızıklandırdığımız şeylerin temiz olanlarından yiyin ve eğer sâdece O`na kulluk ediyorsanız, Allah`a şükredin!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
173.
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah`dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının hakkına) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
174.
Muhakkak ki Allah`ın indirdiği (ve içinde Muhammed`in sıfatları bulunan) Kitab`ı gizleyip de onu (karşılığında ne alsalar) az (düşecek) bir fiyata satanlar yok mu; işte onlar, karınları dolusu ateşten başka bir şey yemiyorlar! Allah da kıyâmet günü onlarla ne konuşur, ne de onları (günahlardan) temizler! Ve onlar için (pek) elemli bir azab vardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
175.
İşte onlar, hidâyete mukabil dalâleti, bağışlanmaya karşılık azâbı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
176.
Bu (azab), doğrusu Allah`ın Kitâb`ı hak ile indirmesi (onların da bunu inkâr etmeleri) sebebiyledir. Artık şübhesiz ki Kitab hakkında ihtilâfa düşenler, elbette (haktan)uzak bir ayrılık içindedirler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
177.
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah`a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli ânında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takvâ sâhibi olanlar da işte ancak onlardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
178.
Ey îmân edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas farz kılındı! Hür olana hür, köleye köle, kadına kadın (kısâs edilir, öldürülür)! Fakat (öldüren) o kimse lehinde, kardeşi tarafından (cüz`î) bir şey affedilirse, o takdirde (affedene düşen,) örfe tâbi` olmak(diyetini aşırıya kaçmadan almak)tır ve (öldürene düşen de, diyeti) ona güzellikle ödemektir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen kim bundan sonra haddi aşarsa, artık ona (pek) acıklı bir azab vardır!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
179.
O hâlde ey akıl sâhibleri, (bilin ki) sizin için kısasta hayat vardır. Tâ ki siz (bu sâyede bir başkasını haksız yere öldürmekten) sakınasınız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
180.
Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır (bir mal) bırakacaksa, ana-babaya ve akrabâlara meşrû` bir sûrette vasiyet etmek, takvâ sâhiblerine bir borç olarak üzerinize farz kılındı!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
181.
Şimdi kim bunu (bu yapılan vasiyeti) işittikten sonra onu değiştirirse, artık günâhı ancak onu değiştirenler üzerinedir. Şübhesiz ki Allah, Semî` (vasiyetlerinizi işiten)dir, Alîm(yaptığınız herşeyi hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
182.
Kim vasiyet edenin bilerek veya bilmeyerek haksızlığa meyletmiş olmasından endişelenir de tarafların arasını düzeltirse, onun için bir günah yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
183.
Ey îmân edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de)üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
184.
Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için) bir fakirin (bir günlük) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır. Buna rağmen kim gönlünden koparak bir hayır işlerse(daha fazla verirse), o takdirde bu, onun için daha hayırlıdır. Bununla berâber bilirseniz,(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
185.
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere, Kur`ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler(deoruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar)sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyete erdirmesine mukabil (tekbir getirerek) Allah`ı büyük tanımanız içindir; hem tâ ki şükredesiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
186.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şübhe yok ki ben(onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevab veririm; öyle ise(onlar da) benim (rızâm) için (da`vetime) icâbet etsinler ve bana îmân etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
187.
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz. Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık şimdi (oruç gecelerinde de) onlara yak laşın ve Allah`ın sizin için takdîr ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra da geceye (iftar vaktine) kadar orucu tamamlayın! Fakat siz mes cid lerde i`ti kâf ta bulunan kimseler oldu ğunuzda, onlara(kadınlarınıza) yaklaşmayın! Bunlar Allah`ın hudûdudur, sakın onlara yak laşmayın! İşte Allah, âyet lerini insanlara böyle açıklar; tâ ki (gü nahlardan) sakınsınlar!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
188.
Hem mallarınızı aranızda bâtıl (haram yollar)la yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını kendiniz (haksız olduğunuzu) bile bile (rüşvet veya yalancı şâhidlik gibi) günah ile yemeniz için onları(n hükmünü) hâkimlere (bırakıp) aktarmayın!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
189.
(Ey Resûlüm!) Sana hilâllerden de soruyorlar. De ki: `Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.` İyilik, (bâtıl bir âdetinize binâen) evlere arkalarından girmeniz değildir; fakat iyilik, (günahlardan) sakınan kimse(nin iyiliği)dir. Artık evlere kapılarından girin ve Allah`dan sakının, tâ ki kurtuluşa eresiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
190.
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, fakat haddi aşmayın! (Ma`sum olanları öldürmeyin, işkence yapmayın)! Şübhesiz ki Allah, haddi aşanları sevmez.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
191.
Ama onları yakaladığınız yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden (Mekke`den, siz de) onları çıkarın! Çünki fitne (onların sizi küfre zorlamaları), öldürmekten daha kötüdür. Hem (onlar) orada sizinle savaşmadıkça, (siz de) onlarla Mescid-i Harâm yanında savaşmayın! Fakat sizinle savaşırlarsa, o takdirde onları öldürün! Kâfirlerin cezâsı işte böyledir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
193.
O hâlde bir fitne kalmayıncaya ve din sâdece Allah`ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Fakat (küfürden) vazgeçerlerse, o takdirde zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
194.
Haram ay haram aya bedeldir ve hürmetler karşılıklıdır. Öyle ise (o ayda) size kim saldırırsa, artık (siz de) ona, size saldırdığının misliyle saldırın; fakat Allah`dan sakının ve bilin ki, şübhesiz Allah, takvâ sâhibleriyle berâberdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
195.
Hem Allah yolunda sarf edin, (kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın ve iyilik edin! Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
196.
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men` olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu) vardır. Fakat emniyete kavuştuğunuz zaman, artık kim hacca kadar umre ile faydalanırsa, o durumda (ona da) kolayına gelen bir kurban(kesme borcu) vardır.Buna rağmen kim de (kurbana güç) bulamazsa, artık (ona) hacda üç gün, döndüğünüz zaman da yedi (gün) oruç (tutma borcu) vardır. Bunlar tam on (gün)dür. Bu (hüküm), âilesi Mes cid-i Harâm sâkinlerinden olmayanlar içindir. Artık Allah`dan sakının ve bilin ki, şübhesiz Allah, azâbı çok şiddetli olandır!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
197.
Hac (vakti), ma`lûm aylardır. O hâlde kim onlarda (o aylarda ihrâma girmekle niyet ederek) haccı (kendine) farz ederse, artık hacda ne kadına yaklaşmak, ne günah işlemek, ne de münâkaşa etmek vardır. Hayır (ve hasenât)dan ne yaparsanız, Allah onu bilir. O halde (kendinize yolculuğunuzda lâzım olacak) azık edinin; fakat şübhesiz ki azığın en hayırlısı, takvâdır. Ve ey akıl sâhibleri! (Sâdece) benden sakının!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
198.
(Hac esnâsında ticâret yaparak) Rabbinizden bir ihsan aramanızda size bir günah yoktur. Nihâyet Arafat`tan (ayrılıp) akın ettiğiniz zaman, Meş`ar-i Harâm (tepesi) yanında(Müzdelife`de) artık Allah`ı zikredin! Ve (O) sizi hidâyete erdirdiği gibi, (siz de) O`nu zikredin! Doğrusu (siz) bundan evvel de elbette dalâlete düşenlerdendiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
199.
Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden (Arafat`tan siz de) akın edin ve Allah`dan mağfiret dileyin! Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok mağfiret eden)dir, Rahîm (çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
200.
Nihâyet hac ibâdetlerinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hattâ daha kuvvetli bir anma ile artık Allah`ı zikredin! İnsanlardan öylesi de vardır ki: `Rabbimiz! Bize(nasîbimizi) dünyada ver` der; o takdirde onun için âhirette hiçbir nasib yoktur!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
201.
Onlardan bir kısmı da: `Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, âhirette de iyilik ver ve bizi ateş azâbından muhâfaza eyle!` der.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
203.
O hâlde sayılı günlerde (teşrik günlerinde) Allah`ı (tekbirlerle) zikredin! Bundan böyle kim iki günde (Mina`dan dönmek için) acele ederse, artık ona bir günah yoktur. Kim de (Üçüncü güne) geri kalırsa ona da bir günah yoktur. (Bu, günahlardan) sakınanlar içindir. Öyleyse Allah`dan sakının ve bilin ki, doğrusu siz O`nun huzûruna toplanacaksınız.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
204.
Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider.(Sözlerinin kendi) kalbinde olana (muvâfık olduğuna) da Allah`ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
205.
(Senden) ayrılınca da, yeryüzünde fesad çıkarmak, hem ekin(lerinizi) ve(hayvanlarınızın) nesli(ni) helâk etmek için çalışır. Hâlbuki Allah, fesâdı sevmez.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
206.
Hem ona: `Allah`dan sakın!` denildiği zaman, gurûr onu günaha sevk eder; artık ona Cehennem yeter! Hâlbuki (o,) gerçekten ne fenâ yataktır!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
207.
Fakat insanlardan öylesi de vardır ki, Allah`ın rızâsına nâil olmak için kendi nefsini(ve bütün malını O`nun yolunda) fedâ eder. Allah ise, kullar(ın)a karşı çok şefkatli olandır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
209.
O hâlde, size apaçık deliller geldikten sonra eğer (İslâm`a tamâmen girmekten)saparsanız, artık bilin ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
210.
(O müşrikler) ille de, Allah`ın (azâbının) ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelip işin bitirilmesini mi (helâk edilmelerini mi) bekliyorlar? Nihâyet bütün işler, ancak Allah`a döndürülür.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
211.
İsrâiloğullarına sor, onlara (hidâyet vesîlesi olacak) nice apaçık mu`cizelerden verdik (de inkâr ettiler). O hâlde kim Allah`ın ni`metini (mu`cizelerini) kendisine geldikten sonra (onu) değiştirirse (inkâr sebebi yaparsa), artık şübhesiz ki Allah, azâbı çok şiddetli olandır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
212.
İnkâr edenlere dünya hayâtı süslenmiştir de îmân edenlerle alay ediyorlar. Hâlbuki(günahlardan) sakınanlar, kıyâmet gününde onların üstündedirler. Allah ise, dilediği kimseyi hesabsız rızıklandırır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
213.
İnsanlar tek bir ümmet (aynı din üzere) idi (daha sonra ihtilâfa düştüler); bunun üzerine Allah, müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler husûsunda, insanların aralarında hüküm vermek için, berâberlerinde hak ile Kitâb indirdi. Ancak kendilerine onun (o kitâbın) verildiği kimseler, onlara apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm (ve hased)den dolayı onda da ihtilâfa düştüler. Sonra Allah, (o ehl-i kitâbın) üzerinde ihtilâfa düştükleri hakka, îmân edenleri izniyle hidâyet eyledi. Çünki Allah, dilediği kimseyi (hikmetine binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
214.
(Ey mü`minler!) Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli (sizin de) başınıza gelmeksizin (kolayca) Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle (belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve berâberindeki îmân edenler: `Allah`ın yardımı ne zaman!` diyecek (hâle gelmiş)lerdi! Dikkat edin, şübhe yok ki Allah`ın yardımı yakındır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
215.
(Ey Resûlüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: `Hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) için olmalıdır.` Hayır (ve hasenât)dan ne yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
216.
(Ey mü`minler!) O, hoşunuza gitmediği hâlde savaş size farz kılındı. Fakat olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız ama, o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir şeyi (de) seversiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allah ise (sizin için hayır olanı) bilir de siz bilmezsiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
217.
(Ey Resûlüm!) Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: `Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. Fakat (insanları) Allah yolundan men` etmek ve O`nu inkâr etmek, hem (mü`minleri) Mescid-i Harâm`dan (men` etmek) ve ehlini oradan çıkarmak Allah katında (günah cihetiyle) daha büyüktür. Çünki fitne (çıkarmak ve mü`minleri inkâra zorlamak), öldürmekten daha büyük (bir günah)tır.` (Ey Habîbim!) Eğer güçleri yetse, sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı bırakmazlar. İçinizden kim dîninden döner de kendisi kâfir olarak ölürse, işte onlar yok mu, (onların) amelleri dünya ve âhirette boşa gitmiştir. Ve yine onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
218.
Muhakkak ki îmân edenler ve Allah yolunda hicret edip cihâd edenler var ya, işte onlar Allah`ın rahmetini ümîd ederler. Çünki Allah, Gafûr (kullarını çok bağışlayan)dır, Rahîm (onlara çok merhametli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
219.
Sana, şarab ve kumardan soruyorlar. De ki: `Onlarda büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Fakat günahları, faydalarından daha büyüktür.` Sana, (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: `(İhtiyaçtan) fazla olanı!` Allah, size âyetleri böyle iyice açıklar; tâ ki düşünesiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
220.
Dünya ve âhiret hakkında (lehinize olanı düşünün)! Hem sana yetimlerden soruyorlar. De ki: `Onlar hakkında ıslahta bulunmak (onları yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır.` O hâlde (nafakalarınızı birleştirerek) onlarla bir arada yaşarsanız, artık (onlar sizin) kardeşlerinizdir. Allah, (onlar hakkında) bozgunculuk edeni, ıslâh edenden ayırır. Hâlbuki Allah dileseydi elbette sizi zora koşardı. Şübhe yok ki Allah, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
221.
Hem îmân etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü`min bir câriye,(hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü`min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü`min bir köle,(hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da`vet ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da`vet ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
222.
Sana hayızdan da soruyorlar. De ki: `O bir ezâdır!` Bu sebeble, hayızlı iken kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın! Temizlendikleri zaman ise, artık Allah`ın size emrettiği yerden onlara varın! Şübhesiz ki Allah, çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri de sever.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
223.
Kadınlarınız sizin için bir tarladır; öyle ise tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin ve kendiniz için (sâlih amellerle) hazırlık yapın! Hem Allah`dan sakının ve gerçekten siz O`na kavuşacak kimseler olduğunuzu bilin! (Ey Resûlüm!) O hâlde mü`minleri müjdele!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
225.
Allah, yeminlerinizdeki kasıdsız hatâ(larınız) ile sizi mes`ûl tutmaz, fakat kalblerinizin kazandığı (asıl kasdettiğiniz yeminler) ile sizi mes`ûl tutar. Çünki Allah, Gafûr(çok mağfiret eden)dir, Halîm (cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
226.
Kadınlarından uzak durmaya yemîn edenler için dört ay beklemek (mecbûriyeti)vardır. O hâlde (bu müddet içinde kadınlarına) dönerlerse, artık şübhesiz ki Allah, Gafûr(çok bağışlayıcı)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
228.
Boşanmış kadınlar ise kendi kendilerine üç hayız müddeti beklerler. Artık (o kadınlar) Allah`a ve âhiret gününe îmân ediyorlarsa, (bir başkasıyla evlenmek için)rahimlerinde Allah`ın yarattığını (çocuk veya hayzı) gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocaları (bu durumu) düzeltmek isterlerse, bu (bekleme süresi)nin içinde onları geri almaya daha çok hak sâhibidirler. (Kocalarının) onlar üzerinde örfe uygun olan (haklar)ı gibi, onların da (kocaları üzerinde hakları) vardır. Fakat erkekler için onların üzerine bir derece(bir üstünlük) vardır. Allah ise, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
229.
(Ric`î, dönüşü mümkün) boşama iki def`adır; bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek vardır. Fakat onlara (mehir olarak) verdiklerinizden bir şey almanız size helâl olmaz; ancak (her iki taraf da) Allah`ın hudûduna (karı ile koca arasındaki haklara)riâyet edemeyeceklerinden korkarlarsa, müstesnâ! Bu yüzden (siz de bu ikisinin) Allah`ın hudûduna riâyet edemeyeceklerinden korkarsanız, (kadının boşanmak için kocasına) fidye verdiği o şeyde (mehrini veya daha farklı bir bedeli kocasına vermesinde) ikisine de bir günah yoktur. Bunlar Allah`ın hudûdudur; sakın onları aşmayın! Kim de Allah`ın hudûdunu aşarsa, işte zâlimler ancak onlardır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
230.
Böylece (kocası) onu (iki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü def`a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah`ın hudûduna riâyet edeceklerini zannettikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah`ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
231.
Ve kadınları (ric`î, dönüşü mümkün bir boşama ile) boşadığınızda, bekleme müddetlerinin de sonuna geldiklerinde, artık onları (ya) iyilikle tutun veya kendilerini iyilikle salıverin; yoksa(sırf) zulmetmeniz için zarar vermek üzere onları tutmayın! Artık kim böyle yaparsa, o takdirde şübhesiz kendine zulmetmiş olur. Ve Allah`ın âyetlerini alaya almayın! Hem Allah`ın üzerinizdeki ni` me ti ni ve kendisiyle nasîhat etmek üzere size indirdiği Kitâb`ı ve hikmeti (kitabdaki hükümleri) hatırlayın! Artık Allah`dan sakının ve bilin ki, şübhesiz Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
232.
Hem kadınları (ric`î, dönüşü mümkün bir boşama ile) boşadığınızda, bekleme müddetlerini de bitirdiklerinde, artık aralarında meşrû` olarak anlaştıkları takdirde, bu durumda kocalarıyla (tekrar) evlenirler diye onlara mâni` olmayın! Bu, içinizden Allah`a ve âhiret gününe îmân etmekte olan kimselere, kendisiyle nasîhat olunan(bir e mir)dir. Bu, sizin için daha hayırlı ve da ha temizdir. Çünki (sizin için neyin daha hayırlı olduğunu, ancak) Allah bilir, siz bilmezsiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
233.
Anneler de, emzirmeyi tamamla mak isteyen (baba) için, çocukları nı tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olan (babaya) da, meşrû` (örfe uy gun) bir şekilde onların (annelerin)yiyecek ve giyecekleri(nite`mîn etme borcu) vardır.Kimse gücünün yet meyeceği bir şey le mükellef tutulmaz. Ne anne, yavrusu yüzünden ne de çocuk kendisinin olan (baba), çocuğu yüzünden zarara uğratılır. (Baba öldüğü zaman) mîras¬çının üzerine de bunun aynısı (borçtur). Artık (anne ile baba) kendi rızâ la rıyla ve müşâvere ederek (çocuğu sütten) ayırmak isterlerse, bundan dolayı ikisinin üzerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (süt anneye) emzirtmek isterseniz, verdiğiniz (ücret)i güzellikle teslîm ettiğiniz takdirde artık size bir günah yoktur. O hâlde Allah`dan sakının ve bilin ki şüb hesiz Allah, ne yapıyorsanız hakkıyla görendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
234.
Sizden vefât edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri hakkında meşrû` olarak yaptıklarında size bir günah yoktur. Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
235.
(Kocaları ölen) kadınlarla evlenmek isteğini(zi onlara, üstü kapalı bir söz veya hareket gibi) kendisiyle îmâ ettiğiniz şey husûsunda veya (böyle bir arzuyu) gönüllerinizde gizlemenizde size bir günah yoktur. Allah, gerçekten sizin onları (nikâhlarına) ileride (tâlib olarak) anacağınızı bilmiştir; fakat meşrû` bir söz söylemeniz dışında, onlarla gizlice anlaşmayın! (Üzerinize farz olarak) yazılmış olan bekleme müddeti sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin! Hem bilin ki gerçekten Allah, içinizde olanı bilir, bu sebeble O`ndan sakının! Yine bilin ki şübhesiz Allah, Gafûr (çok mağfiret eden)dir, Halîm (cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
236.
Eğer kadınları kendilerine dokunmadan ve onlara bir mehir ta`yîn etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Fakat (gönüllerini alacak şekilde) onları faydalandırın!Genişlik içinde olan(ınız)a, kendi durumuna göre, darlık içinde olan(ınız)a da gücü yettiğince(onları faydalandırma borcu) vardır. (Bu,) iyilik edenler üzerine bir vazîfe olarak örfe uygun bir faydalandırmadır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
237.
Fakat onlara gerçekten bir mehir ta`yîn ettiğiniz hâlde kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, artık ta`yîn ettiğinizin yarısı (onlarındır). Ancak (o kadınların)bağışlamaları veya nikâh akdi elinde olanın (kocanın) bağışlaması (mehrin tamâmını vermesi)müstesnâ. Bununla berâber (kocaları olarak sizin) bağışlamanız takvâya daha yakındır. Artık aranızda fazîleti unutmayın! Muhakkak ki Allah, ne yapıyorsanız hakkıyla görendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
239.
Fakat (düşmandan) korkarsanız, o takdirde yaya olarak veya binek üzerinde(namaz kılın)! Emîn olduğunuz zaman ise, artık bilmiyor olduğunuz şeyleri size öğrettiği gibi(namazı nasıl kılmanızı ta`lîm etti ise, öylece) Allah`ı zikredin (namazınızı kılın)!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
240.
Ve sizden vefât edip de geride zevceler bırakacak (durumda) olanlar var ya,(onlara) zevceleri için (evden) çıkarılmadan, bir yıl müddetince faydalanmayı vasiyet etme(borcu) vardır. Fakat (kendiliklerinden) çıkarlarsa, kendileri hakkında örfe uygun olarak yaptıklarında artık size bir günah yoktur. Allah ise, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
241.
Boşanmış kadınlara örfe uygun bir şekilde faydalanma (nafaka hakkı) vardır.(Bu,) takvâ sâhibleri üzerine bir borçtur.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
243.
Kendileri binlerce oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Bunun üzerine Allah onlara: `Ölün!` (diye) buyurdu, sonra da onları diriltti. Şübhesiz ki Allah, insanlara karşı gerçekten büyük ihsan sâhibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
245.
Kimdir şu kimse ki, Allah`a güzel bir borç versin de (Allah) onu kendisine kat kat fazlasıyla artırsın! Çünki Allah, (rızkı dilediğine) daraltır ve (dilediğine) genişletir. Hem(sonunda) O`na döndürüleceksiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
246.
Mûsâ`dan sonra İsrâiloğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Hani bir peygamberlerine şöyle demişlerdi: `Bize bir hüküm dar gönder ki, Allah yolunda savaşalım!` (Peygamberleri) dedi ki: `Ya üzerinize savaş farz kılınır da, savaşmayacak olursa nız?` (On lar:) `Gerçekten yurt larımızdan ve evlâd la rımız(ın ya nın)dan çıkarıldığımız hâlde, ne den biz Allah yolunda savaşmayalım?` dediler. Fakat üzer leri ne savaş farz kılınınca, içlerinden pek azı müs tesnâ, (savaştan) yüz çevirdiler. Hâlbuki Allah, o zâ lim leri hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
247.
Bunun üzerine peygamberleri onlara şöyle dedi: `Şübhesiz ki Allah, size hükümdar olarak doğrusu Tâlût`u göndermiştir.` Dediler ki: `Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık olduğumuz hâlde ve mal cihetiyle (kendisine) bir genişlik verilmemişken, üzerimize onun hükümdar olması nasıl olur?` (Peygamberleri ise) şöyle dedi: `Muhakkak ki Allah, onu üzerinize seçti ve ilim ve cisimde bir genişlik (ve kuvvet) cihetiyle onu (sizden) fazla kıldı. Çünki Allah, mülkünü dilediği kimseye verir.` Ve Allah, Vâsi` (lütfu geniş olan)dır, Alîm(hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
248.
Nihâyet peygamberleri onlara şöyle dedi: `Şübhesiz onun hükümdarlığının alâmeti,(vaktiyle sizden alınan) tabutun size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden bir sekîne(ruhlara emniyet veren bir huzur) ve Mûsâ ehlinin ve Hârûn ehlinin bıraktıklarından geriye kalan birtakım şeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır.Eğer mü`min kimseler iseniz, şübhesizbunda sizin için gerçekten bir delil vardır.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
249.
Böylece Tâlût ordu(su)yla (Kudüs`ten) ayrılınca (onlara) şöyle dedi: `Muhakkak ki Allah, sizi bir nehirle (de) imtihân edicidir. Buna rağmen kim ondan içerse, artık benden değildir. Eliyle bir avuç alan müstesnâ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şübhesiz o bendendir!` Fakat içlerinden pek azı müstesnâ, (hepsi) ondan (kana kana) içtiler.Derken o ve berâberindeki îmân edenler onu (nehri) geçince, (sudan içenler): `Bugün Câlût ve ordusuna karşı bizim tâkatimiz yoktur!` dediler. Gerçekten kendilerinin Allah`a kavuşacak kimseler olduklarını sezenler (yakinen inananlar) ise şöyle dediler: `Nice az (sayıdaki)topluluk, (daha) çok (sayıdaki) cemâate Allah`ın izniyle galib gelmiştir!` Çünki Allah, sabredenlerle berâberdir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
250.
(Tâlût ve ona itâat eden mü`minler) Câlût ve ordusuna karşı çıktıklarında ise şöyle dediler: `Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebât ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
251.
Sonunda Allah`ın izni ve lütfuyla onları yendiler. Dâvûd, Câlût`u öldürdü. Allah kendisine devlet, hükümdarlık, peygamberlik, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisi verdi. Allah`ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan bazı şeyleri de ona öğretti. Eğer Allah insanların bir kısmıyla diğer bir kısmının devletlerini, medeniyetlerini ortadan kaldırmasa, iktidarlarından uzaklaştırmasa, zulümlerine karşı koydurmasa, azgınlarını, kötülük yapanlarını engelletmese, insanlara savunma imkânı vermeseydi, ülkelerin, yeryüzünün düzeni, dengesi bozulurdu. Fakat Allah bütün insanlığa, bütün varlıklara karşı lütuf ve kerem sahibidir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
252.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar Allah`ın âyetleridir; onları sana hak ile okuyoruz. Şübhesiz ki sen, elbette peygamberlerdensin!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
253.
İşte bu peygamberler ki, (biz) onların bazı sını bazısına üstün kıldık. İçle rinden kimi var ki, Allah (onunla bizzat) ko nuşmuş, bazıla rını da dereceler le yükseltmiştir. Mer yem oğlu Îsâ`ya ise apaçık delil ler (mu`cize ler) verdik ve onu Rûhü`l-Kudüs (Cebrâîl) ile takviye ettik. Hâlbuki Allah dileseydi, onlar dan son raki ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi; fa kat (kullarını hayra ve şerre kābil kılarak, irâ de lerinde serbest bı rak tığı için) ihtilâfa düştüler. Bunun ü zerine onlardan bir kısmı îmân etti, bir kısmı da inkâretti. Hâlbuki Allah dileseydi (onlar aslâ) bir bir lerini öldürmez lerdi; fakat Allah, dilediğini yapar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
254.
Ey îmân edenler! İçinde ne bir alış-veriş, ne bir dostluk, ne de (Allah`ın izni olmadıkça) bir şefâat bulunan bir gün gelmeden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf edin! Kâfirler ise, zâlimlerin ta kendileridir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
255.
Allah ki, O`ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O`nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O`nundur. İzni olmadan O`nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O`nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî`si, gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O`na ağır gelmez. Ve O, Aliyy(pek yüce olan)dır, Azîm (pek büyük olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
256.
Dîn(e girme)de zorlama yoktur; îman küfürden şübhesiz iyice ayrılmıştır. Artık kim tâğûtu (Allah`ın yerine tuttukları herşeyi) inkâr edip Allah`a îmân ederse, böylece şübhesiz kopmayan çok sağlam kulpa tutunmuştur! Allah ise, Semî` (hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
257.
Allah, îmân edenlerin dostudur, onları zulümâttan (küfür karanlıklarından) nûra(îmâna) çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları ise tâğuttur (Allah`ın yerine tuttukları şeylerdir), onları nûrdan zulümâta çıkarırlar. İşte onlar ateş ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
258.
Allah kendisine saltanat verdi diye (gururlanarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışanı (Nemrud`u) görmedin mi? O zaman İbrâhîm (ona): `Rabbim, hayat veren ve öldürendir!` demişti. (O ise:) `Ben (de) hayat verir ve öldürürüm!` dedi. İbrâhîm (bununüzerine): `İşte şübhesiz Allah, güneşi doğudan getiriyor, haydi (sen de) onu batıdan getir!` dedi de artık o inkâr eden şaşırıp kaldı. Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
259.
Veya (görmedin mi) o kimse gibisini (Uzeyr`i) ki, o (duvarları), çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir şehre uğradı. `Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?` dedi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kendisini diriltti. (Ona) buyurdu ki: `Ne kadar kaldın?` (O da:) `Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım!` dedi. (Allah ona)şöyle buyurdu: `Hayır! Yüz yıl kaldın; şimdi yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış! Bir de eşeğine bak (kemikleri dahi çürümüş)! İşte (bunlar) seni insanlara (öldükten sonra dirilmeye)bir delil kılmamız içindir; kemiklere de bak, onları nasıl birbiri üzerine kaldırıyoruz! Sonra da onlara bir et giydiriyoruz.` (Uzeyr, onun diriltilişini müşâhede ederek Allah`ın kudreti)böylece kendisine açıkça belli olunca şöyle dedi: `(Artık) biliyorum ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
260.
Ve hani İbrâhîm: `Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!` demişti. (Rabbi ise:) `Yoksa inanmadın mı?` buyurdu. (İbrâhîm:) `Hayır (inandım), fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum)` dedi. (Bunun üzerine Rabbi) buyurdu ki: `Öyle ise kuş(lar)dan dört tâne yakalayıp onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala,) her bir dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır, (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir!` Artık bil ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
261.
Mallarını Allah yolunda sarf etmekte olanların misâli, yedi başak bitiren bir dânenin hâli gibidir ki, her bir başakta yüz dâne vardır. Allah, dilediği kimseye (ecrini) kat kat(fazlasıyla) verir. Çünki Allah, Vâsi` (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
262.
Mallarını Allah yolunda sarf etmekte olanlar, sonra sarf ettikleri şey(in arkasın)a başa kakma ve (gönül) incitme katmayanlar var ya, onların, Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
263.
Güzel bir söz ve bir bağışlama, kendisini bir incitme takib eden sadakadan daha hayırlıdır. Hâlbuki Allah, Ganî (kullarının sadakasına ihtiyâcı olmayan)dır, Halîm(cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
264.
Ey îmân edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf etmekte olan, Allah`a ve âhiret gününe îmân etmiyor olan kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misâli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isâbet etmiş de, onu çıplak bir hâlde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah ise, kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle)hidâyete erdirmez!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
265.
Hem Allah`ın rızâsını arzulayarak ve (İslâm`ı) gönüllerinden tasdîk ederek mallarını sarf etmekte olanların (az veya çok, yaptıkları iyiliklerin) misâli, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçenin hâli gibidir ki, ona bolca yağmur isâbet etmiş de meyvesini iki misli vermiştir! Fakat ona çokça yağmur isâbet etmese de, bir çisinti var (ki o bile yeter)! Çünki Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
266.
Sizden biriniz ister mi ki, kendisinin, altından nehirler akan hurma ağaçları ve üzüm bağlarından bir bahçesi olsun, içinde kendisi için her çeşit meyvelerden bulunsun, sonra onun güçsüz (ve küçük) çocukları olduğu hâlde kendisine ihtiyarlık gelsin; derken oraya (o bahçeye), içinde ateş bulunan bir kasırga isâbet etsin de yansın (elbette istemez)! Allah, size âyetleri böyle açıklar, tâ ki düşünesiniz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
267.
Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin! Hem hakkında (kusûruna) gözünüzü yummadan alıcıları olmayacağınız kötü olanını vermeye kalkışmayın! Ve bilin ki, şübhesiz Allah, Ganî(hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan)dır, Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık olan)dır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
268.
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin işleri emreder. Allah ise size, kendisinden bir mağfiret ve bir ihsan va`d ediyor. Çünki Allah, Vâsi` (lütfu geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
269.
(O,) hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet verilirse, artık şübhesiz (ona) pek çok hayır verilmiş demektir. (İstikametli) akıl sâhiblerinden başkası ise ibret almaz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
270.
Ve (Allah yolunda) her ne nafaka sarf ettiyseniz veya her ne adak adadıysanız, artık hiç şübhesiz ki Allah onu bilir. Hem zâlimler için (âhirette) hiçbir yardımcı yoktur!Mealleri KıyaslaSayfada Göster
271.
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere(öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul hakkına ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
272.
(Ey Resûlüm!) Onların hidâyete ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah`ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
273.
(Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde(maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey)istemezler. O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
274.
Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak (Allah yolunda) sarf edenler var ya, işte onların Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
275.
Ribâ (fâiz) yiyenler (kabirlerinden), ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin, cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar! Bu, şübhesiz onların: `Alış-veriş (de) ancak fâiz gibidir` demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alış-verişi helâl, fâizi ise haram kıldı! O hâlde kim kendisine Rabbinden bir nasîhat gelir de (fâizden) vazgeçerse, artık geçmişte olan(İslâm`a girmeden önce aldıkları) kendisinindir. Onun işi (hakkındaki hüküm) ise Allah`a âiddir. Kim de (helâl sayarak fâize) dönerse, işte onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
277.
Şübhesiz ki îmân edip sâlih ameller işleyenler, namazı hakkıyla edâ edenler ve zekâtı verenler var ya, onların Rableri katında mükâfâtları vardır. Hem onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
279.
Buna rağmen böyle yapmazsanız, o hâlde Allah ve Resûlünden (size karşı açılmış)bir savaş olduğunu bilin! Fakat tevbe ederseniz, artık sermâyeleriniz sizindir. Ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
280.
Eğer (borçlu) darda ise, bu durumda (verilecek hüküm, borçlunun ulaşacağı) bir genişliğe kadar (ona) mühlet (vermek)tir. Hâlbuki (ecrini) bilirseniz, (alacağınızı)bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
282.
Ey îmân edenler! Belirli bir va`deye kadar bir borç ile birbirinize borçlandığınız zaman artık onu yazın! O hâlde bir kâtib aranızda adâletle yazsın! Hem hiçbir kâtib, Allah`ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, (yazabilme ni`metine bir şükür olarak) hemen yazsın! Üzerinde hak bulunan (borçlu olan) da (senedini) yazdırsın ve Rabbi olan Allah`dan sakınsın da ondan bir şey eksiltmesin (tam yazsın)!Buna rağmen üzerinde hak bulunan (borçlu), akıl noksanlığı olan veya zayıf (çocuk yaşta) bir kimse ise veya kendisi yazdırmaya güç yetiremiyorsa, o takdirde velîsi adâletle yazdırsın!Erkeklerinizden iki de şâhid tutun! Fakat iki erkek olmazsa, artık râzı olacağınız şâhidlerden bir erkek ve iki kadın (gerekir) ki, (kadınlardan) biri şaşırırsa, o takdirde bir diğeri hatırlatsın!Şâhidler de çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar!Hem (o borç) küçük olsun, büyük olsun, onu va`desine kadar yazmaktan üşenmeyin!Bu, Allah katında daha adâletli, şâhidlik için daha sağlam ve şübhe etmemeniz için daha uygundur, ancak aranızda peşin olarak kendisini devredeceğiniz bir ticâret olması müstesnâ; o zaman onu yazmamanızda size bir günah yoktur.Alış-veriş yaptığınız zaman da şâhid tutun; ne kâtibe, ne de şâhide zarar verilmesin! Buna rağmen (böyle) yaparsanız (kâtib ve şâhidi zarara sokarsanız), artık şübhesiz ki bu, sizin için bir günahtır!O hâlde Allah`dan sakının! Hem Allah size (neyi, nasıl yapmanız gerektiğini) öğretiyor. Çünki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
283.
Ve bir yolculukta olur da bir kâtib bulamazsanız, o takdirde (borca karşılık)alınmış rehinler (yeter)! Fakat bazınız bazınıza güvenir (de rehin almaz)sa, bu durumda kendisine güvenilen (borç verilen) kimse emânetini (borcunu) ödesin ve Rabbi olan Allah`dan sakınsın! Şâhidliği ise gizlemeyin! Buna rağmen kim onu gizlerse, artık şübhesiz ki o, kalbi günahkâr bir kimsedir. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
284.
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah`ındır. İçinizde olanı açıklasanız da onu gizleseniz de, Allah sizi onunla hesâba çeker. Bununla berâber (O,) dilediği kimseyi (kendi lütfundan) bağışlar, dilediği kimseye de (hak ettiği için) azâb eder. Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.Mealleri KıyaslaSayfada Göster
285.
Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene îmân etti, mü`minler de! Hepsi Allah`a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine: `Peygamberlerinden hiçbirinin arasında ayırım yapmayız` diye îmân ettiler ve şöyle dediler: `İşittik ve itâat ettik! Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüş(ümüz) ancak sanadır!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster
286.
Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik)kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi aleyhinedir. (Ey mü`minler! Şöyle duâ ediniz:)`Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes`ûl tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kendisine(dayanabilmek için) takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâmızsın; artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!`Mealleri KıyaslaSayfada Göster